Şaka gibiyiz. Dünyanın en verimli topraklarında açlık sınırında dolaşmak bir akıl ve dahası zeka sorunudur. Bu işin ötesi, berisi yok ve bu konu hiç bir tartışmaya da açık değildir. Aklın sınırlara çekildiği yerde biat kültürü gelişir ve o artık kendisi değildir, efendisinin kölesidir; efendi, onun için Tanrı buyruğudur!
İyi beslenemediğin yerde zeka seviyesinde kıpırdama da olmaz ve beraberinde gelen bir sürü bedeni arıza sağlıksız beslenmenin ürünüdür. Sonra, okuma, araştırma ve dünyada olup, biteni algılama hak getire..!
İşte bu algından yoksun olduğumuz için kırk yıldır aynı yanlışın tekrarındayız ve hala “ vatan, milletten” bir adım öteye gittiğimiz yoktur, çünkü efendi öyle istiyor; itiraz mı? Haşa..!
Kapitalist canavar bu tür yerlerin kokusunu iyi alır ve yanına en iyi Tanrı’yı alarak gelir, siz o Tanrı’nın adına hayali meşguliyetlere koşarken, o alın terinizden denizler, okyanuslar yaratır, kendisi bunların nimetinden yüzerken, senin geldiğin en son nokta “ denize bikini ile girince günah mı, değil mi “ gibi bir anlamsızlıktır!
Bana kalırsa dünya işi bırakıp bu konuda bizi incelemeye almalı ve içimizdeki insanı bir tarafa zorlayarak nasıl benzemezler yarattığımızı tez konusu yapıp üniversitelerde okutmalıdır!
Gövdemi başarım ki dünya sosyoloji tarihi ve terimleri alt, üst olacaktır!
Bu ülkede ne Türk, Türk’e, ne Kürt,Kürde; ne de Alevi, Alevi’ye; Sünni, Sünni ye benziyor!
Nedeni çok basit, leyleği kırpıp, kuşa benzetmek gibi bir şey!
Betondan kentler ve içi demirden arabalarla doldurulmuş bir ülke manzarasından ekmeğe koşan insan manzaraları...
Bütün çabaları canavara yem yetiştirmek!
O canavar kapitalizmin mengenesi bankalardır!
Ne yapmışlar?
Altı ayda yüzde dört yüz elli kar yapmışlar!
Duydun mu Memet?
Tamam, tamam; duymadın, koş işin var!
*************
TERCİH
Türklerin İslami yeti kabulü ile birlikte, var olan kültürlerine yabancılaşması adeta bir “ reddi mirastır!”
” Ten grici “ yaşam biçimlerine sırt çevirip Allah kapısına ilişmelerinde bir peygamber rehberliği de vardır ve bu rehberliğin öğretilerini siyasal zemine fırsat olarak yedeğine almak, zamanla bir Orta Doğu teokrasisi yaratmıştır. Bu teokratik anlayış, yüz yıllardır bu coğrafyayı bir cinayet mahalline çevirmekle kalmamış, bu acayip anlayış en çok aynı inancı paylaşanların biri birini sürekli boğazlamalarının yolunu da açmıştır!
Bunun en büyük nedeni katı bir din anlayışıyla baskılanan ve sorgulama melekelerine set çekilen bu coğrafya halklarının bilimsellikten uzaklaşması ve sadece biri birilerine hurafe satmasıdır!
Katı inançların hepsinde, kendi inancından başka herkes ötekidir; hiç bir zaman kabül görmez!
Buna etnik ırkçılığı da eklediniz mi, karanlığın tonu iyice zifiriye döner ve attığın her adım, önünü görmediğin adımdır!
Örnek mi?
Uzağa gitmeyin canım, şu an bire bir yaşıyoruz!
Kavgaya bilemediğimiz bütün komşuların diktatörlerine denediğimizi bırakmadık ve buna sebep olanların bir ülkenin ekonomisini ve insanlar arasındaki duygusal bağa nasıl hançer sapladığını söylemeye gerek var mı?
İşin o kadar da ucuz olmadığını görünce şimdi aynı diktatörlere güzellemeler yapıp, ellerini sıkıyoruz!
Peki, hiç biriniz bunun nedenini sordunuz, ya da bildiniz mi?
Tövbe, haşa!
Çözmeye cesaret edemedikleri bir Kürt sorunu var ya; işte o!
Şu an içimize akan yedi milyon vasıfsız ve hazır tüketici bu sorunun dağdan, taştan toplayıp, ne varsa kapımıza getirdikleridir!
Bu tercih, bilerek yapılan ve ağır bedellerle bize ders olan bir gerçekken, bırakın bu yanlıştan vazgeçmek, daha ağır bedellere atlamak için can atıyoruz!
Bu kargaşa da geleceğini tahmin etmeyen genç ve aklı çalışan ne kadar insan varsa can havliyle yurt dışına kaçarken, yerine gelip boşluğu dolduranlarla kat, kat sıralamadan geriye hızla düşüyoruz!
Bu düşüş tam orta doğu ligidir. Orada seyircinin işi medenice maçı seyretmek değildir!
Çünkü hakem ve takımın sahibi dâhil herkes hilebazdır!
Bunun sonucu her zaman kavgadır, kandır, cinayettir!
Bu coğrafyanın inanç tercihi böyle başlamıştı.
“ Cemel vakası “ denilen ve Müslümanlar arasında yaşanan ilk kanlı savaştır!
İşte bin dört yüz yıldır bu savaş devam ediyor!
Bu coğrafyada öldürülen her on Müslüman dan dokuzunu, yine Müslümanlar öldürüyorsa, kusura bakmayın siz Allah’ınızı öldürmüşsünüz haberiniz yok!
***************
“ SAHTE DOKTOR “
Son günlerin sık karşılaşılan durumu; “ sahte doktorlar!”
Sahtekâra neden doktor unvanı ekleriz, o ayrı bir durum!
”Sahtekâr insan” daha doğru olur bence!
Hem doktor, hem sahte olunmaz. Ya doktordur, ya da sahtedir; ikisini ayırmak lazım!
Tabi aslı yurt dışına can havliyle kaçarken, yeri böyle dolduruluyor!
Sanırım bunlar ameliyatlara da girmiş!
Oh ne güzel!
Geçenlerde arkadaş bir operasyon için ürolojiye gitsin diye zar, zor ikna edilmişti!
Şimdi bunları duydu ya “ hayatta gitmem, keser elime verirlerse kime ne diyeceğim” diye iyi bir bahanesi oldu. Doğrusu biz de artık ısrarcı değiliz; eşya değil ki olmayınca yerine yenisini koyasın!
Abu zer dayı anjiyo için kardiyoloji masasından bağırıp, çağırarak kaçmış. Sordum” yahu iki tane stajyer çocuk başıma dikilmiş, işi öğrenmek istedikleri belli, olsun, ben gitmeye razıyım ama onlarda bu işi öğrenecek göz görmedim “ dedi!
Şimdi doktoru geçtik. Piyasa sahte içki, yiyecek ve dahası ikiyüzlü kaynıyor!
Bu ülkenin televizyonlarında yıllılarca bilmem kaç santim boy uzatıyoruz” diyerek insanlara ne küller, macunlar yutturdular; hiç müdahale eden bir devlet aklı gördünüz mü?
Rahmetli Haydar Dümen, yırtınarak “ inanmayın, mevcudun kıymetini bilin” diye bağıra, bağıra öldü!
Şimdi bari geriye kalan mevcut doktorların kıymetini bilin; yoksa eldeki de gidecek ve dona işeyen sidikli gibi ortalıkta kalacağız!
************
İNADIM İNAT…
Bu masadan neyin çıkacağını defalarca yazdık; değerlendirmelerimize hakaret edenler bile oldu; görünen o ki haklı çıkacağız ve bunun işaretlerini Meral Akşener, daha nasıl verecekti?
Bana kalırsa doğru da yapıyor ve öyle Kemal beyi arkadan hançerlendiği falan da yok; çok iyi biliyor ki kendi tabanlarından hiç bir Allah’ın kulu Kılıçdaroğluna oy falan vermez, Kılıçdaroğlu ile kaybetme olasılığı çok ama çok yüksektir!
Bunları görmeyen Kılıçdaroğlu kendini adeta dayatıyor ve hala nasıl bir ülkede yaşayan öteki olduğunu bilmiyor!
Kendi inkârıyla başkasının mahallesinde bağırıp, çağırmanın hiç bir karşılığı yoktur ve ispatı; al sana altılı masa!
İki gündür Vandayım ve yolladığım nabzı bambaşka gerçekleri Kürt mahallesinde de ortaya koyuyor!
Bu mahalle nedense bir destekleme söz konusu olursa İmamoğlu’na daha sıcak bakıyor!
Kısacası gerçekleri ile yüzleşmeyen herkes uzun vadede kaybeder!
Yine söylüyorum, bu konuda Akşener doğrusunu yapıyor; Kemal bey okuyamıyor; nasıl bir inatsa?