Yani millettin meclisi olarak biliyorduk. Dünkü bütçe görüşmelerinde öyle olmadığını anladık!
Kürsüye çıkan her AKP sözcüsü, konuşmanın başı ile sonunu cumhurbaşkanının ismine yağ çekerek tamamladı. Tabi birçoğu Süleyman Soyluyu da katarak!
Bir korku imparatorluğunun kendi içindeki hali böyledir işte!
Tek yetkili olmak yetmiyor ve her konuşmada ismini de zikredip, övgüler dizmek zorundasın!
Sonra kürsüye çıkan iç işleri bakanı öfkeden çıldırarak ve muhalefet sıralarına parmak sallayarak sürdürdüğü konuşmasını yine parmağı ile yarım bir daire çizerek muhalefet vekillerine “ hepiniz Amerikan çocuğusunuz” dedi!
Sonrasını izlemedim ve böyle bir dilin nesini izleyecektim?
Tehdit, “ sarı torbalar ve Amerikan çocuğu..!”
Gidişat o kadar net ki, gençliğinde “ Komünistler Moskova’ya “ diyen akıl; “ defol Amerika, yerli iş birlikçilere ölüm, tam bağımsız Türkiye “ diyenlere şimdi “ Amerikan çocukları” diyor!
Ne hale, ne hallere kaldık!
Şimdi bu böyle dedi diye; Amerika’ya karşı olduğunu mu sanıyorsunuz?
Peki adama sormazlar mı, “ ya NATO ?”
Bilmiyorum bu “ çocuk “ meselesi çok sıkıntılı!
Temelleri bin dokuz yüz elli dörtte atılan NATO’ya girme meselesi var ve o gün bu gündür hep Amerika’nın çocukları konuşulur!
Bunu Amerika’nın kendisi de söylemişti!
Kenan Paşa bu ülkenin kaderine ot tıkayınca “ bizim çocuklar başardı” diye Amerika’dan net baba şefkati ile övgü almıştı!
Şimdi işler iyice karıştı; “ kim Amerika çocuğu, kim değil” gibi bir tartışma birden gündemimize düştü!
NATO baba içimizde dururken, sağ da, sol da ne gereği var çocuk aramaya?
Bırakın çocuk yoğurdunu yesin, babayı da öyle gereksiz tartışmalara çekmeyin!
Adam küsüp evden ayrılmış, yedi sene sonra döndüğünde evdeki çocuklara bir tanesinin daha eklendiğini görmüş!
Sormuş karısına “ ben giderken bu ikisi vardı ve bizimdi, şu kenarda yoğurt yiyen kim?”
Kadın; “ ne karışıyorsun çocuğa, bırak yoğurdunu yesin, o sana baba diyor mu? Hem sana ne zararı var?
*************
Günün son icraatı; bir parti başkanını bıçakladılar!
Artık bunlar, pişirilen yemeğe kaşık sallamadır!
Gerçi birileri çıkıp dünkü Meclis olayını “ demokrasiye atılan yumruk” olarak değerlendirdi ya!
Hiç üzülme burada demokrasi falan yok ki, yumruktan etkilensin!
Demokrasi akıllı iştir, böyle yerlere uğramaz!
Parti başkanı vekile saplanan bıçaklar da demokrasiye saplanmamıştır!
Hele market saldırıları; çokta raftaki hıyarların umurundaydı; kıtır, kıtır yerinde duruyorlardı. Yahu insan kafayı uzatır bi dışarı bakar, ne oluyor” diye?
Hıyar işte, demokrasi kadar akıllı değil ki rafı bırakıp kaçsın! Üstelik salağın raf ömrü de uzun değil; sanırım pörsümüş hıyarlara özendi!
Camide ki aldatma hikâyesine müftü açıklama getirmiş; “ imam nikâhı kıymışsa, göreve iade edilmelidir” diyerek beni son derece tatmin eden bir açıklama yaptı!
Diyelim ki imamın biri, ya da Müslüman bir vatandaş bu işe dörde çıkardı, “ olmaz mı “ diyeceksiniz?
Bi zahmet çüşünüz; dörde kadar nikâh var ve bunun adı “ imam nikâhı!”
Yüreğiniz yetiyorsa hadi “ öyle değil “ deyin bakalım!
Bu bir hadis emridir, ret etmek külli kâfirliğe girer!
Anlamıyorum; hem Müslümansın, hem de bu işlere “ abov “ diyerek cırtlak ses çıkarıyorsun!
Kusura bakma, beğenmiyorsan git din değiştir!
Adam muska yapacağım diyerek kadının göbeğine bir şeyler çiziyormuş; o anda eve gelen koca vaziyeti görünce bizim ki “ bak Ahmet efendi, senin tarlanın sınırı ile benimkinin arası burası” diyerek aşağı doğru inen bir kroki çizgisi çekmiş!
Ahmet Efendi, büyük payın kendi tarafına düştüğünü görünce “ yahu insanoğlu işte, az kalsın yanlış anlayıp katil olacaktım” diyerek, şeytanın şerrinden kurtulmuş!
Şimdi bu münafıklar bizi katil edecek!
Yok, demokrasi falan!
Behey yavrum, demokrasi ile din, biri birinden şeytan görmüş gibi kaçar!
O nedenledir ki biz ha bire kendi içimizi taşlarız ve olmayan bir demokrasiye güzellemeler yaparız!
Geçmiş olsun sayın vekillerim, rafların dolu, camın çelikten olsun benim çok kazıklı bimim!
Bana da Allah akıl, fikir versin; bu aralar durduk yere etimi dişliyorum; sence neye işarettir, kasap efendi?
**************
GÜNDEME BAKIN
Nedense bu tür savrulmalar genelde yıllık bütçe ve zamlara denk getirilir; üç beş gün “ yahu bu da olmaz ki “ gibi anlamsız tartışmalar vatandaşa havale edilir,
Allah var vatandaşımız bu konuda iyice hakkını verir, sonra alttan bir sürü zam, kazık çoktan yerini bulmuştur, kimse farkında bile olmamıştır; çünkü konu vatan, Milet meselesidir; tıpkı bir imamın camide fantezi programı düzenlemesi gibi!
İmam işte, siz ondan daha iyisini mi bileceksiniz?
Bir de sakın ha, imamın dediğini yapın, yaptığını asla!
Sonuçta o işi kitabına uydurup bir şekilde sıyırır, senin sıyıracak neyin var ki?
Tabi ki bu gibi durumlarda sığınacak tek kapı şeytandır; “şeytana uydum” dersin ve sen işi götürmüşsün bir kere, korkma taşı yiyecek şeytandır!
“Hasan amca, babam dün pazardan bir poşet sebze, meyveye üç yüz lira vermiş, eve geldiğinde küfürün hadi hesabı yok; madem öyle oy vermeyecektin “ diyorum, o anda öfkesi diniyor, kızım öyle deme yine de ondan iyisi yok” diyor “ve ben çıldırırken, o birden mutluluk şarkıları söylüyor”
Güzelim, babana dikkat et, koruma altındaki son nesildir, Allah muhafaza giderse kimi oranlarda ciddi kayıp yaşarız ve memleketin selameti için iyi olmaz!
Ülkenin Doğusuna her yolculuğum kimlik sorgusu tekrarıdır!
Hiç uyumayan ben, otobüsün koltuğuna kıçı attığım anda derin uykuya yatarım ve her seferinde omsuzumda bir el “ bey efendi kimlik!”
Sonra bu ülkede yediğin yumruğu demokrasiye say!
Hadi ya!
Tanrı’nın, şeytanın terk ettiği bir yerde, “ demokrasi “
Bilmem!
İşte böyle bir şakanın olduğu yerde kendimizi insan sayıyoruz!
Dahası, insana dair hiç bir şeyin olmadığı yerde!
Siz yine de şeytan taşlayın; ne bileyim, belki de isabet buyurur!
*************
BU HAFTA
Bana kalırsa müthiş bir haftaydı. Şahsen müthiş Mesajlar aldım. Hele ki Reisin “ akıllı durursa kabul noktasında bir şans daha veririm “ dediği Beşar Esat, bu açık ve kardeşçe öneriye neden hala ses etmedi bilmem ama bence akıllı olsun, bu sefer cenaze namazı hangi camide kılınır, kendi bilir!
İş bu ya, tam da o sırada İbrahim Tatlıses, Reisin koltuğuna yapışmış “ en büyük Reis, kimse beni ondan ayıramaz” dedikten sonra “ üstüne bir “ megri, megri “ sosu yapınca bu acıklı türküye herkes gülüyordu!
İlginç bir milletiz, ağlanacağımız yerde güleriz, güleceğiniz yerde ağlarız!
Bu Tatlıses’in bir yetimhane konseri de vardı geçmişte, adı üzerinde anasız, babasız yetim çocuklar. Bizim ki mikrofonu alıp “ ben yetim, ben öksüz” türküsünü söylemişti. Bütün çocuklar hüngür, hüngür..!
Aynı gün karşılıklı vizyon gösterileri vardı, Kemal bey “ uzay, dünya, dijital çağ “ gibi bize yabancı masallar anlatırken; Reis, “ vizyon budur “ diyerek Tatlıses’i ve Urfa ağalarını göstererek, çiğ köftenin çağın buluşu olduğunu söylemedi ve her şey tamamdı, sadece o eksikti!
Sonra yüce meclisimiz sonunda Komutan Futbolcu Alpay Özalan eşliğinde harekâta çıkarak bir vekili tek yumrukla yere serdi!
Eskiden beri savunmuşumdur; Meclis’e mutlaka boksör, güreşçi, futbolcu gönderin” diye!
Mevcutlar yeterki değil ve izlediğimiz kavgaların kalitesi çok düşük!
Şöyle beş on nakavt, bir o kadar tuş olmasa neye yarar?
İki gün önce gazilik ünvanı birazcık tescil edildi hepsi o kadar!
Sonra Kürtçe konuşmasını uzatan HDPli vekile Başkan dedi ki “ bu ülke sadece Kürt’lerden ibaret değil “ diyerek konuşmaya Türkçe devam etmesini istedi!
Tanrı işte!
Dilleri dağıtırken, dünyanın sadece Kürt’lerden ibaret olmadığını bilmiyordu her halde!
Bilmezsen, bizim Meclis başkanımız hatırlatır işte!
Zaten enflasyona diyeceğim yok; seçimlere bir ay kala sıfırlanırsa hiç şaşmam!
Bir de...!
Neyse!
Reis işini bilir..!