Baş döndürücü gündem değişikleri toplumu adeta sersemleştiriyor. Hakkını yemeden söyleyelim bu konuda iktidarın maharetine muhalefetin yetişme hızı kifayetsiz kalıyor.
Her türlü devlet imkânını kullanma avantajına sahip olan iktidar bu alanda muhalefete pek fırsat tanımayacak elbette, ancak muhalefetin de bunca zengin malzemeye rağmen yeterince gündem üretememesi kendinin yetenek sınırlarıyla ilgili olduğunu belirtmek gerekiyor.
Hepimizi derinden sarsan ve tarikat şeyhi olan babası tarafından altı yaşında iken yine bir tarikat sapığı olan Kadir istekli ile evlendirilen H.K.G Nın 16 yıllık iğrenç ve dehşet verici hikâyesi topu topuna bir hafta bile gündemde tutulamadı.
Toplumun bu hafızasızlık sorununu sadece nörolojik nedenlere bağlı olduğunu ifade etmek akıl dışı bir durumdur. Hafıza sorunu ile birlikte toplumun ciddi bir vicdan ve ahlak sorununu ile de boğuşmakta olduğunu söylemekte beis yok sanırım.
Ülke gündeminin merkezine oturan H.K.G nin hazin hikâyesini bir çırpıda bıçakla keser gibi gündemin dışına çıkaran İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili verilen yargı kararı şimdilik gündem olmaklabirlikte birkaç gün içinde yerini başka bir gündem konusuna bırakmak üzere belki unutulup gidecek ancak toplumsal akıl, ahlak, vicdan ve hafıza sorunumuz devam edecek gibi görünüyor.
Kişisel olarak herhangi bir olay karşısında ( siyasal, toplumsal, sosyolojik, psikolojik ekonomik, VB ) oluşan ilk his ve doğal reaksiyonum sonradan gösterilen genel reaksiyonlarla pek çelişmediğini söyleyebilirim.
Dolayısıyla İBB başkanı İmamoğlu’na yönelik verilen hapis ve siyaset yasağı cezası ardından bu kararın öylesine spontane alınmış teknik bir yargı kararı olmadığı, aksine son derece planlı hazırlanan siyasal bir karar olduğunu sadece imam oğlunun cezalandırılmasıyla sınırlı olmadığını İstanbul belediyesine de tüm HDP li belediyelerde olduğu gibi el konulmak istendiğini, bu nedenle altılı muhalefetin derhal İmamoğlu’nu sahiplenerek tutum almasını öneren bir paylaşımı sosyal medyada yaptım.
Bu paylaşımımın hiçbir biçimde ne İmamoğlu hayranlığı ile ne de Kılıçdaroğlu veya bir başkasının karşıtlığıyla ilgili olmadığını söylemeliyim. Şimdiden muhalefetin aday tartışmaları üzerinden ne İstanbul büyükşehir belediyesini, ne herhangi bir potansiyel adayı, ne toplumsal muhalefetin birliğini riske edecek veya dağıtacak bir lüksü kalmamıştır.
Bu konuda düşünce üretmeye çalışan önemli sayılabilecek bir kesimin öne sürdüğü gibi bu kararın derin dehlizlerde İmamoğlu’nun önünün açılmasıyla ilgili hazırlanan ve devreye konulan bir karar olduğunu, asıl amacın Kılıçdaroğlu’nun adaylık isteğinin reddiyesi biçiminde yorumlaması, mevcut müesses nizam ile İslamcı iktidarın kodlarını anlamamış olmalarıyla ilgilidir.
Çünkü en derin damarına kadar nüfuz ederek müesses nizamla iç içe geçen mevcut siyasal iktidarın böyle bir fantezi sorununun olmadığıdır.
İç içe geçmiş derin veya sığ iktidarın temel sorunu mevcut iktidar biçimini olduğu gibi devam ettirmek ve bunun için her türlü yol, yöntem ve aracı kullanmaktır. İster İmamoğlu, ister Kılıçdaroğlu ister bir başkası olsun hiçbir biçimde eşit, demokratik ve şeffaf bir seçim ile iktidarı devretmeye gönüllerinin razı olmadığıdır.
Gerisi teferruattır. Gerek yüksek seçim kurulu başkanın bu konuda ihsası rey sayılabilecek açıklaması, gerek cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı danışmanı olan Mehmet Uçumun karar arkasında duran ifadeleri her şeyi açıkça gösteriyor.
Dolayısıyla muhalefet çok geç kalmadan ortak irade ile ortak adayını belirleyerek halka umut ve heyecan verecek bir programla ön almalı, ayrıntılar yerine reel duruma göre kendini düzenleyerek toplumu motive ve mobilize etmeli gerisi laf-u guzaftır.