Levent Gültekin ile bir iki merhabamız olmuştur, bunun dışında fazla tanımam, samimiyetimde yoktur!
İslami gelenekten gelen ve biraz sağı, solu karıştırırken, geldiği manzaranın siyasal iklimdeki amacının ne olduğunu gören ve oradan hızla kaçan cesaretli biridir!
Halk TV de haftalık katıldığı bir program vardı ve orada ülke gerçeklerini, siyasal İslam’ın amacını, mevcut siyasi iktidarın örmeye çalıştığı karanlığı kaygıyla anlatıyordu!
Söyledikleri benimde taşıdığım ortak kaygılardı ve kendini ısrarla dayatan Kemal beyin ülkeye yazık edeceğini söylüyordu!
Hatta seçilse dahi, seçilmiş olmayacağını ve bu ülkede asıl ipi tutanların ona iş yaptırmayacağını söylüyordu ki, bunun benzerini zatı alim de burada defalarca yazdı!
Bu ülke ne çektiyse tarikat, cemaat, hurafe ve sermayenin acımasız sömürü ağından çekti!
Şimdi çıkıp tarikat ağzıyla sağa, sola şirin görünmeye gerek yok ve bu şekilde gelecekseniz hiç gelmeyin!
Mahmut Hayranı’nın torunuymuş!
Hadi cancım, hangi belge de varmış böyle bir şey?
Velev ki var; koyunlara faydası nedir?
Sonra ekliyor; Mevlana’lar, Hacı Bek taşlar, Pir sultanlar Anadolu’da İslami ve Türklüğü yaydılar” diye!
Bilmiyorum, bunların hepsini az buçuk okudum ve bunların hiç birinin böyle bir kaygısı yok; hepsi şair ve tasavvufçudur, sisteme ve zalime baş kaldırmıştır; sizin hiç bir zaman cesaret edemediğiniz baş kaldırı!
“ Kim olursan gel “ diyen biri, nasıl Türklük ve İslam için çabalasın?
Çünkü senin o dediğin çaba da diğerleri asla yoktur ve bu ülkede senin hala olmadığın gibi!
İşte ben ve Levent bunları diyorduk!
Levent’i halk tv’ de kovmuşlar “ doğruları konuşuyorsun” diye!
Beni de kovacaklar ama çıktığım bir kanal, bir alan yok!
Buradan idare edeceğiz ve bildiğimiz doğrudan şaşmayarak!
Türkiye siyaseti tamda aslına yaraşır şekilde devam ediyor ve her kafadan bir ses çıkıyor. O seslerin içinde herkes koşup doğru sesin kafasını koparıyor!
Karanlık böyledir ve aykırı kafayı sesinden tanırsınız, gerisi cellâdın işidir!
************
BU PROĞRAM DEĞİL
Yaklaşık yüz sayfalık bir hikâye yazmışlar, acaba asıl meseleye rastlar mıyım diye harf, harf sonuna kadar okudum; yok!
Sevgiliye yazılan mektup gibi, hani ön sayfa biter, heyecanla arka sayfayı çevirirsiniz, dahası var mı” diyerek, yoktur ve tek iş tekrar ön sayfayı bir kaç kez okumaktır!
Sonuç; “ kestane kebaptır, yemesi sevaptır !”
Bu masa bir şeyler pişirmiş, program diyerek ham, çiğ, ülke gerçeklerinden uzak bir hikâye yazmış “ yapacağız, edeceğiz” gibi boş laf salatasıyla sadece kafa ütülemiş!
Kendi ismini bile okuyup, yazmaktan imtina eden yurdum insanının işi gücü yok da senin bu yüz sayfalık hikâyeni okuyacak?
Ekonomiyi iki yılda süt liman yapacakmış?
Ne ile nasıl yapacaklarına dair hiç bir şey yok!
Ekonomiyi düzeltmen için baş harfini bile programa koymaya korktuğun “ Kürt sorununa ve nasıl çözeceğine “ dair bir tek cümlen yok!
Şu an çektiğimiz ve cebimizdekini alıp götüren tek sorundur. Ana sorundur, diğerlerinin hepsi tali sorunlardır!
Bu sorun ortada durdukça her dakika, her saniye cebinde ki paraya çakmak çakıp yakman demektir!
Eldekini, avuçtakini yaktığın yerde iki yılda neyi düzlüğe çıkaracaksın?
Adalet ve hukuk da rayına oturtacağını “ ecek, acak” lar la süslemişsin!
Bu sorun orta yerde durduğu sürece bu ülkede bunların hepsi hayaldir!
Çünkü hepinizin beslenme kaynağı bu sorundur!
Siz bu sorundan beslenip çantaya oy atmaya çalışırken, vatandaşın canı çıkıyor!
Son kırk yılda bu sorundan dolayı iki buçuk trilyon doların gittiği söyleniyor!
İşte çıkın bunu anlatın ve Kemal bey, iyi bir hesap uzmanıdır; bu paranın ne demek olduğunu anlatsa ya!
Yok!
Gerçek ortada dururken bize hayal ürünleri satacaksınız!
Programda hoşuma giden tek bir şey vardı, o da ülkede ki ovalara sutaşıma işi!
Programın bütününe bakarsan içten mutabık oldukları tek konu bu!
Diğeri, korkarak, ürkerek, kaçarak yazmaya çalıştıkları bir laf kalabalığı ve üstelik Erdoğan’ın boş kaleye atması için önüne atılan bir top!
Şimdi Reis topu alacak ve “ eyy, Kürt kardeşlerim, bunlar topa vurmaktan aciz” ve şutu çekip boş kaleye atacak!
Sonrası mı?
Kale Kürt’lerin olduğu için herkes koşup Reis’i kutlayacak!
Alevi sorunu mu?
Program yazılmadan önce Kemal Bey, gidip dedesinin(!) türbesinde çözdü zaten!
Şimdi çıkıp “ sen de hiç bir şey beğenmiyorsun” diyeceksiniz!
Masanın başında kilerini çok iyi tanıdığım için ve hepsi yıllardır, göğsümüzün düzünde at koşturduğu için, dökülen nalların yerine takılmaya çalışılan çivili nallarla atların yeniden nasıl hazırlandığını bildiğim için göğsüm de gittikçe artan bir sızı var!
Artık gerisini siz biri birinize anlatırsınız!
************
BAK BU OLMADI
Bizim ki “ çekin kirli ellerinizi üstümüzden “ diyor!
Kime diyor?
Amerika’ya!
İnandınız değil mi?
Amerika’ya gençlerini kurban edip, idama gönderenler bugün bunu söylüyor!
Bunu söylediği gün Amerika savaş gemisi İstanbul boğazına gelip demir attı, güya fırça yiyen büyük Elçileri de gemiye çıktı ve Türkiye’yi şöyle bir selamladı!
Aleykümselâm!
Sokaklar da “ defol Amerika “ dediğimiz zaman bize Moskova’nın yolunu gösteren zihniyet, şimdi kalkmış Amerika’sına sitem ediyor!
İnanmayın!
Bunlar ara sıra böyle şakalaşır ve Amerikan tarafı hemen “ Türkiye en büyük müttefikimizdir” diyerek huzursuzluk yapmak isteyen çocuğu anında susturur!
Sonra elimde çubukla haritanın başına geçen büyük savaş stratejistleri bu gazla oraya, buraya sınırlar çizer, çünkü Amerika gaz vermiştir!
“Elçileri ülkemizde darbe tezgâhlar “ diyor!
Bak bu doğru ve her on yılda bir Amerika’nın yaptığı en güzel iştir!
Peki, onların bu güzelliğine niye sesin çıkmıyor?
Bundan daha ağır bir müdahale olur mu?
Yapamıyorsun!
Yapamazsın!
Çünkü elin, kolun değil, tüm vücudunla bağımlısın ve derdest edilmişsin!
Dahası içinde üsleri varken ve sen NATO’ya bağımlıyken git o hikâyeleri başkalarına anlat!
Cafer’e lazım” diye bütün askeri bezleri onlardan alıyorsun, bari sus ve fazla şaka yapıp ta adamları gıdıklama!
Bu işler ciddi işlerdir! Sağ ve sağ siyasete göre değildir!
Bir müsaade edin, bakın solcular o savaş gemisini üç dakikada nasıl jilet fabrikasına gönderiyor?
Öyle sulu şakaları falan yoktur. Kaybedecekleri hiç bir şeyleri de yoktur; ülkesini canavarın dişlerinin arasından çekip, çıkarmaktan başka!
Sağ, bu ülkenin başına gelen en büyük beladır!
Çünkü temeli öyle atılmıştır!
Irk ve inanç üzerine atılan bir temel sürekli sağı ve yoksulluğu büyütür!
Tartışmaya gerek var mı?
Varsa sadece yüz yolun sonunda girdiğin ekmek ve çorbaya katacağım diye kemik kuyruklarına bak!
Bunların hepsi kapitalist egemenlerle kol, kola olan sağın işidir!
Ülkedeki bürün fabrikaları satan, savaş ekonomilerine halkın emeğini aktaran, olmadı, ülke kaynaklarını çar, çur eden, hepsi, hepsi bu zihniyetin işidir!
Yapılacak bir şey yok!
Sol gözü oyulan canım halkım da tek gözle bakıp, kalana şükrediyor ve “niye görmüyor ”diye sürekli sol gözüne küfür ediyor!
Şu gemi yol yorgunu, Vietnam ve dünyanın birçok yerinde üstün marifetleri var!
Dinlendikten sonra yol verin, kral çekilecek!
************
FOTO NARSİST KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Psikiyatri de böyle bir terim var mı, yok mu bilmiyorum; zaten alanım da değil, yoksa bence alın literatüre koyun, sonra tezler, tartışmalar ve daha ne gerekiyorsa artık top sizdedir!
Bu tanımın içindeki biri de benim ve son bir aldır ha bire profil değiştiriyorum, hiç bir Allah’ın kulu da “ ne oluyor” demedi ve son profille noktayı koydum!
Deneyi kendi üzerimde uyguladım. Baktım ki tık yok, sadece bir gerçek ortaya çıktı, profilim yazılarımdan çok çok fazla beğeni aldı. Hele ki kadın olsaydım bu güzellikle tıklanma rekorlarını alt üst ederdim!
Anlaşılan yazılarımdan daha güzelim ki yurdum insanı daha çok tıklıyor!
Yahu ünlü falan da değilim; dünyayı değiştirecek hiç bir icadımda yok ama gel, gör profile övgüler ve buna kanan ben yürüyüşümü ne kadar değiştirmeye çalışsam da üç dakikadan fazla sürmüyor, yine omuzu kırık yürüyorum!
“Narsızım” kendine aşık olma halidir; bu bende ki hiç bir hale benzemiyor; dedim ya “ foto narsisti kişilik bozukluğu!”
Sonra baktım ki benden daha beteri var, bu işi her on dakikaya yayanlar var!
Geçenlerde ekli bir profile içim gitmişti! “ ulan oğlum neler kaçırmışsın” diye!
Neyse, gerçeği ile karşılaşınca ( asla küçümseme anlamına değil) anladım ki yaşam mutlaka bir gece ve gündüzün içindeki toplamdır!
Hele yirmi otuz yıl öncesinin profilleri daha başka!
Bizim Malatya’nın manav tezgâhlarına benziyor!
Önde cicili, bicili bir iki elma portakal, sana seçtirmeyen tezgahtarın poşete koyup eve getirdiğin çürükler bir başka bela “ sen zaten öylesin, şimdi görsen Ajdayı’ da poşete koyar getirirsin “ falan!
Kısacası kendimi tedavi ettim, profil anlamın da sık olmayacak artık!
Ne bileyim, yirmi beşlerde ki fotolardan bulursam belki!
Bir haftadır arıyorum, yok!
Karakolda çekilen biri vardı. Onu koysam, tekrar yakalar mahkemeye teslim edersiniz, neme lazım!