ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

GEÇMİŞTEN ALINAN KÖTÜ MİRASLARIN  GÜNÜMÜZE YANSIMALARI ve İLLİBERAL (×) DEMOKRASİ REJİMLERİNİN ÜRETTİKLERI BAZI SORUNLAR ÜZERİNE KISA NOTLAR.
ÜNÜMÜZE
Eski, arkaik topluluk ya da toplumlarda, bir kaç yılda bir görülebilen kuraklık, salgın hastalık, heyelan, deprem, yanardağ patlaması ve benzeri olaylarda, şuçlar topumlara mal edilir; yaygınlaşan günahlar ya da kötülükler nedeniyle de, doğayı ve toplumları  yöneten tanrıların insanları topyekun cezalandırdıklarına inanılırdı. Sözkonusu tanrıları kızdırmamak için de çoğu zaman genç insanlar özellikle de genç ve güzel kızlar ya da kadınlar kurban edilirdi. "İlahlar kurban ister" deyimi bu tarihsel gerçekten kaynaklanmaktadır.  Fakat toplumlar da   yapılan benzeri insan kurbanı katliamlarının hepsinin toplumun bütününün genel çıkarları için yapıldığına inanılır ya da toplumca böyle algılanır, kimse bu ritüel vahşetten şikayetçi ol(a)zmazdı. 

Günümüzün cahil, çoğu otoriter sultanist, totaliter ve illiberal rejimlerde yaşayan halkların çoğunun siyasi bilinç düzeyleri de aynı olmasa bile arkaik toplumlarla  benzerdir. Onlar da, kendi  yöneticilerinin topluma ters gelen, ahlak ya da yasa dışı gibi görünen  faaliyetlerini,  "Sultanımız, bizim bil(e)mediğimiz nedenlerle, her şeyi toplum yararına bizim geleceğimiz( bekamız) için yapmıştır" diyerek aklarlar. Cehalet, muktedirleri   sorgulamama ya da korku kültürünün etkisi ile sorgulayamama böyle devam eder.

Evrensel ve ulusal boyutlarda, legal ya da yasal açıdan çağımızın güncel yeryüzü  tanrıları(!)  ise; finansal, ekonomik, teknolojik, siyasi güç odakları olarak; iktidar ve muhalefetteki siyasi muktedirler,   üst düzeydeki askeri ve sivil bürokratlar, yazılı ve görsel basın guruları, din tekeli kuran resmi ruhpan ve ulema sınıfı, mezhep, tarikat ve cemaat yöneticileridir. Ayrıca yerine, zamanına ve konularına göre;  irili ufaklı sivil toplum kuruluşları, çeşitli meslekleri temsil eden odalar,  güçlü  barolar, çok üyeli büyük  sendika liderleri ve meslek.kuruluşu temsilciler de bir baskı grubu, bir güç odağı olablirler. 

Bunlara ek olarak, illegal ya da yasa dışı yollarla  çete, mafya...
 tarzında örgütlenerek kendi maddi, ekonomik  refah paylarını ahlak ve hukuk dışı yollarla artırmaya çalışan şer ya da kötülük ilahları(!) da vardır. Toplum açısından en tehlikeli, en zararlı, en etkili ve yaygın örgütlenme biçimi ise, ilelegal ilahların, legal  ilahlar ya da müktedirlerlerin bazıları ile işbirliği yaparak güvenlik kuvvetlerinden ve adli yargıdan kendi yakalarını sıyırabilmeleridir.

Günümüzde ise, totaliter, otokratik yönetimler ya da  illliberal demokrasiler de, bebeklere, çocuklara, para hırsına, gençlerin uyuşturucu bataklığina çekilme  ahlaksızlığına, bazı  erkeklerin zıvanadan çıkmış  kadın  şehvetine, kadın katliamlarına, ve kimi aydınlara reva görülen ve sıklıkla raslanılan haksız güvenlik  şiddetine üğruyor ; toplum çıkarları için eleştiri yapma cesaretini gösteren muhalif  siyasi radikal aydınlarsa muktedir siyasilerin gazabına kurban edilebiiyorlar. 

Hiç bir siyasi rejimde,  illegal örgütlerin yaptığı  bu sistemli bilinçli  kötülüklerin hiç birinde kamusal yarar olmadığı gibi tersine büyük  ahlaki ve hukuki zararlar söz konusu olur. Eğer bu tür yasadışı oluşumlarla  etkin, kararlı ve halkı tatmin eden mücadeleler yetersiz kalırsa ,halkın   hukukun üstünlüğüne , güvenlik güçlerine ve yargı kurumuna olan güveni azalır.

Demek oluyor ki; bir toplumdaki bazı güçlüler  ve muktedirlerin ya da rant, makan ve çıkar oligarşisi bileşenlerinin, sevetlerine yeni servetler katmaları, sorunsuz olarak; rahat, huzur ve güvenlik içinde varlıklarını ve makamlarını sürdürebilmeleri için bazı yoksul ve güçsüz hemcinslerini safdışı bırakmaları ya da kendi çıkarlarına kurban etmeleri zorunlu ve kaçınılmaz mı oluyor(!)?

 Acaba, Co- existantializm ya da ortaklaşa  bir tarih ve kültür bilinci ve birlikte var olma iradesi içinde,  anayasl hukuk güvencesine alınmış çoğulcu  ve gerçek demokrasilerde, sevgi, dostluk, adalet, barış, huzur ve güven içinde yaşayabilme olasılıkları niçin denenmez? Hangi muktedir ya da  illegal oligark güçler, adalet ve barış içinde yaşamaktan rahatsız olurlar?

Böyle bir yaşam;  yani  hukukun üstünlüğü, anayasaya sadakat,  adil yargı, sosyal adalet, eşit yuttaşlık, adil ekonomik paylaşım, çağdaş ve özgür düşünce  ilkeri...hangi  kibir duygusuyla kasılan mağrurları,  hangi vazgeçilemez  ayrıcalık (imtiyaz) sahiplerini , hangi  radikal ırkçıları, hangi  dinbazları,  hangi  din ve  mezhep ayrımcılarını ve hangi bölücü ve kötücül duygu ve zihniyet sahiplerini rahatsız ediyor?  Bu kaoslar, huzursuzluklar ve hukuksuzluklar hangi ayrımcı ve ayrıcalıklıların çıkâlarına son veriyor...

Son söz; insanların, toplumların ve ülkelerin savaşsız, hukukun üstünlüğüne dayalı , laik, demokratik ve uygar bir dünyada, huzur, barış, ekonomik refah, adil paylaşım ve güvenlik içinde yaşama hakları yok mudur? Umutsuz yaşanmaz; fakat demokrasi kuralları içinde kalarak, akıl ve bilim rotasından ayrılmadan,  doğru kararlar üretebilmek gerekir. Çünkü yaşam durağan değil, sürekli değisım gerektiren bir süreçtir. Toplumların beklentilerini ve temel gereksinimlerini yeterince  karşılamayan siyasi iktidarların demokratik yollarla değişime uğraması ve yerine aynı yöntemle yenilerinin gelmesi her zaman olasıdır.
Halil Çivi.

(×)-İlliberal demokrasi, toplumların siyasi iktidarları sadece seçme görevinin  olduğu fakat onları gözlemleme,
denetleme ve hesap sorma haklarının olmadığı,demokrasi ile otoriterlik arasında yer alan ve giderek ototaryanizme kayan siyasi hibrit rejim olarak tanımlanmaktadır.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.