ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

İLLİBERAL ( HİBRİT)  DEMOKRASİLERİN YAPISAL NİTELİKLERİ, SİYASAL, TOPLUMSAL YAŞAMA ETKİLERİ ve TÜRKİYE'YE  YANSIMALARİ ÜZERİNE  KISA NOTLAR.

A- İlliberalim ve İlliberal ( Hibrit) Demokrası Kavramı.

İlliberal sözcüğünü, ilk kez, 1964, Hındistan Mumbai doğumlu,  fakat ABD yurttaşı olan FREED ZAKARİA(×),  1997  Yılında yazdığı bir makalede, dünyada giderek çoğalan ve libral demokrasiden hızla sapmaya başlayan, otoriter ve totaliter yanları zamanla güçlenen siyasi rejimleri tanımlamak için  kullanmıştır. 
 F.Zakaria'ya göre " illeliberal demokrasi"nin tanımıdaki " demokrasi" sözcüğü aldaticıdır. Liberailizmle ve liberal demokrasi ile zıtlık gösterir. Çünkü Libeal= özgürlükçü demektir. Liberal sözcüğünden türetilen liberalim tanımı ise özgürlükçülük  anlamına gelir. Tersine illiberal  sözcüğü özgür olmayan,  illiberalizm tanımı ise özgürlükçülük karşıtlığını belirtmek için kullanılır. İlliberal demokrasi ise, liberal demokrasi ile otoriter ve totalir rejimler arasına sıkışmış " HİBRİT " bir siyasi yönetim modelidir. Özgürlükçülük  insan hakları ve hukukun üstülü ihmal edildiği için de giderek otariter ve totaliter bir karaktere bürünmeye başlar. Hibrit olması demek, illiberal demokrasi rejimin ana karakterinin değişime ve değiştirmeye uygun bir siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel  yapıya sahip olması nedeniyledir. 

B-İlliberal Demokrasilerin Temel Özellıkleri Şunlardır.

1- İlliberal demokrasi ile yönetilen siyasi rejimlerde  demokrasi ve özgürlükler seti  bir amaç değil araçtır. Temel amaç iktidara ulaşıp,  sahiplenilen ideolojiyi iktidar, hatta devlet yapmaktır. Bu rejimlerde de, seçimler mevcuttur   Seçme ve seçilme hakları, seçimlerin tekrarı ve muhalefet partileri vardır. Seçimler genelde düzenli olarak  yapılır.  Fakat seçimlerde, siyasi iktidar partisi ile muhalefet partileri arasında haklar, olanaklar,  fırsat ve rekabet eşitliği yoktur. Ayrıca seçim propagandaları adil ve özgür ortamda yapılmaz. Muktedir partinin, mulafet partilerine kaşı, medya manipülasyonları,  ulaşım araçları, güvenlik güçleri,  idari, mali, teknik ve  yasal avantajları çoktur.  Toplumsal kutuplaşmalar desteklenir.Ayrıca  iktidar partisi, etnik ve  dinsel çoğunluğa göre propaganda yaptığı için de, yurt, ulus, din, bayrak... gibi konularda da  tarihsel ve  kültürel ayrıcalıklara sahiptir...

2- Illiberal demokrasilerde kuvvetler ayrılığı değl, tek merkez ve tek sese dayalı kuvvetler birliği sözkonusudur. Hukukun üstünlüğüne , temel anayasal kurallara fazla önem verilmez. İktidar güdümlü  yargı düzeni oluşur. Muhalefetin sesi kısılır.
Güdüdümlü medya, olgularla değil, iktidara yarayan algılarla siyasi iktidarı destekler  Muhalif basın ya yoktur ya da sürekli olarak sansür kurumlarının  gözetimi ve denetimi altındadır...

3-  Bireysel hak ve özgürlükler sıkı şekilde denetim altına alınır. Eğitim ve öğretim sistemi , devletin ve toplumun gereksinmelerine göre değil,  sadece iktidarda olanların yani siyasi ikdarın siyasi,  ideolojik ve dinsel anlayışına göre sekillendirilir.
Basın ve ifade özgüüğü, toplantı ve gösteri haklari  aşırı şekilde kısıtlanır. Din ve vicdan özgürlüğüne dayanan evrensel  İnsan hakları ihlalleri yaygınlaşır.  Anayasal düzenin temel kuralları, uluslaraarası üst mahkemelerin yaptırımları hiç bir önem taşımamaya başlar.  
Devlet ve kamu güvenliği bahane edilerek, bireysel, mesleki, kültürel ve  sendikal...hak ve özgürlükler olabilgince kısılır. İktidar karşıtı olan sivil toplum kuruluşları yoğun bir baskı altinda tutulur. Aydınlar, seçkinler ve akademisyenler basķı altında kalır ve özgürlüklerini büyük oranda kaybederler.

4-  İlliberal demokrasiler ya da siyasi rejimlerde siyasi gücün tek sahibi, üreticisi,  kullanıcısı ve dağıtıcısı liderdir.  Bu tip liderler zamanla kutsallaştırılır, ülkenin ve toplumun geleceği için vazgeçilmez bir konuma yükseltilir. Böylece mevcut karizmatik liderin varlığı ve vazgeçilmezliği, liderin doğrudan kişiliğine yapışık ve bölünemez bir güç tekeli doğurur. Mevcut siyasi iktidara  sadakat ölçüsünde bağımlı olan ülkedeki sivil, bürokratik ve dinsel oligarklar bu güç tekelinin emrine, girerek dokunulmazlık kazanmak için karizmatik liderin yönetim ve  denetim grubuna katılırlar...

5-  İlliberal demokrasiler ya da  demokratik rejimlerde devlet ve ihükumet  ayrımı önemini kaybeder.  Mevcut iktidar partisi devletleşir. Devlet bürokrasisi ortadan kalkar. İktidar bürokrasisi ile  devlet bürokrasisi eşitlenir. Lider hem devletin hem de milli iradenin temsilcisi konumuna yükselir. Muktediririn meşruiyeti ile  devletin gücü birleşir. İktidarı eleştirmek, hükümetin icraatlarını eleştirmek değil, devlet karşıtlığına dönüşür ve hatta vatana ihanet derekesine indirilebilir.

6-  İlliberal demokrasilerin özünde çoğulculuğun, yani azınlık haklarının gözardı edilmesi, onun yerine etnik ve dinsel çoğunluğa yaslanmak vardır. Bu ayrımcı ve  dışlayıcı durumun sosyolojik ve doğal bir sonucu olarak da o toplumda kutupalaştırma, ötekileştirme ve hatta ötekileri düşmanlaştırma siyaseti başlar. Rövanşist, dışlayıcı  siyasi plitikalar devreye gilrer. Siyaset " biz ve onlar", "dışgüçler-yerliler"  retorikleri üzerine bina edilir.  Etnik ve dinsel kimlik siyaseti  önem kazanır.Toplumun,  vatan, bayrak, millet ve din...gibi ortak kutsalları  revanşist bir  siyasi hamleler setine dönüştürülür. Devlet kadrolarına girmede "ötekilere" ambargo uygulanır.

7-  İlliberal demokrasiler ya da siyasi rejimlerde siyasi iktidarın faaliyetleri, evresel ölçütlere göre hem açık, aleni ya da şefaf değildir; hem de siyasi  idari, mali, hukuki açılardan denetlenmeye büyük oranda kapalıdır.  Çünkü bu tür 
 yönetimlerde  kuvvetler ayrılığı, yerini kuvvetler birliğine bırakır.

a-mevcut iktidarın siyası olarak denetlenmesi zordur. Çünkü  parlamentonun siyasi lidere karşı konumu çok zayıftır.
 Denetlenemeyen bir iktidarda hesap da sorulamaz.

b- Siyas iktidarı idari ve mali olarak denetleme olasılığı çok zordur.  Çünkü yargı güvencesi ve görev yapma dokunulmazlığı olan, ayrıca   idari mali açılardan yeterince  uzmanlaşmış  yönetim ve siyasi liderden bağımsız bir denetim bürokrasisi yok gibidir.

c- Usülüne uygun yargı denetimi yapabilme olanakları da çok zayıftır. Çünkü, kuvvetler birliği ilkesi nedeniyle yargı kurumları da yine siyası iktidarın radarı ve gözetimi alþndadır.

d- Genelde, idari,  mali,  hukuki ve adli denetimten kaçan muktedir liderin temel  anlayışı da " Bizi halk tekrar  iktidar yaptığına göre denetim sınavını kazandık" şeklindedir. Fakat bu bir demagojidir. Çünkü halk idari, mali, hukuki ve adli denetim yapma bilgisine ve gücüne sahip değildir. Halkın denetimi biraz zorlama ile de olsa ancak siyasi denetim, yani oy tercihi  ile olabilir.
e- Denetlenemeyen ve hesap sorulamayan iktidarlar da, siyasi iktidarın rotası zamanla hak, hukuk, adalet ve ahlak çizgisinden saparak keyfiliğe ve oligarkların çıkarlarını sürdürmeye dayanır. Bu durum da , rüşvet, yolsuzluk, hukuksuzluk, rant kollama, nepotizm  ve benzeri faaliyetler çoğalır... 

C- İlliberal Demokrasıleri Doğuran Temel Nedenler.

Acaba İlliberal demokrasiler ve siyasi örgütlenmeler hangi küresel, evrensel, ulusal ve toplumsal gereklerden doğmuş olabilir. Kısaca özetlemeye çalışalım.

1-  Küreselleşmenin ve yeni neolibieral, yoksullardan ve yoksulluktan sorumsuz kamusal düzenin etkinleşmesi ile birlikte, ulusal ve uluslararası rekebet dengesinin kaybolması, gelir ve sevet dağılımının  bozulması. Ekonomik  sosyal ve kültürel eşitsizlik ve haksızlıkların apaçık görünürlük kazanması. Orta sınıfın giderek erimesi ve yok olması. Enflasyonun, işsizliğin artması. Yoksulluğun yaygınlık kazanması. Kamucu sosyal politikaların devreden çıkması. Ekonomik sorunların yakıcılaşması,  diğer tüm sorunların önüne geçmesi.

2-  Aşırı piyasalaşma, sorumsuz ve çıkarcı  aşırı bireyciliğin yaygınlaşmaşı ile birlikte  kültürel değerler sisteminin yozlaşması. Ahlak erozyonu. 
Geleneksel değerlerlerle çağdaş değerler arasında ortaya çıkan çelişki ve çatışmalar.  Sekülarizm  ile muhafazakarlık arasında ortaya çıkan sosyal ve kültürel gerilimler. 

3- Aklın, bilimin, evrensel insan haklarının, özgürlülüklerin ve demokratık değerlerin , sekülerleşmenin ve  doğru bireyselleşmenin  bazı ülkelede ve toplumlarda yeterince karşılık bulmaması, bilinmemesi ve bilinse bile öneminin iyi anlaşılamaması. 

4- Çoğu yeterice gelişememiş ve özellikle de İslam ülkelerinde, Batı toplumları ile ortaya çıkan  ekonomik ve teknolijik büyük farkların bu ülkeler ve toplumlarda ortaya çıkardığı  geniş huzursuz kitlelerin bu geri kalmışlık  koşullar ve utanılacak dugulardan kurtulma çabaları. Yeni fikirlere, yeni karizmatik  liderlere ve yeni  reçetelere duyulan gereksinmeler. Geri kalmış toplumlarda  ortaya çıkan toplumsal geri kalmışlık  duygusunun toplumu bunaltması.

5_ Yukarıdaki dört temel faktör ve  benzeri etkenler nedeniyle hızlı gelişme ve kalkınma gereksinmesi, Batı toplumları ve Batı değerleri ile başa çıkabilme  arzuları.  Evrimsel  gelişmelere sabır yerine, tüm geri kalmışlık nedenlerini ortadan kaldırarak  devrim niteliğindekub gelişme ve değismeleri hızlandıracak yönetim ve iletişim model arayışları.

Bitirirken şu önemli saptamayı da yapmak gerekir. 1989 Yılında, eski Sovyet rejiminin yerine kurulan   Rusya daki Putin rejimi, bazı Türk ve müslüman Orta Asya ülkelerindeki siyasi yapılanmalar, Macaristan'daki Orban yönetimi, İslam dünyasında da,  seçimli sistemle yönetilen Mısır ve  Tunus gibi ülkler, illiberal rejimlere örnek tipik rejimler olarak. Sayılabilir.  İlliberal demokrasilerin oyun ya da hareket alanı, bir ucunda liberal Batı demokrasileri,  öbür ucunda otoriter ve totaliter  Doğu despotizmi  olan bir tahtarevalli oyunu gibidir. Dengeler arasında gelgitler yaşanabilir. Zamanla bu dege, kutuplardan biri lehine değişebilir.

Bu sistemdeki pratik gözlemler,  sosyolojik tespitler, tahtarevallideki  oyun âğırlığının zamanla otoriter, totaliter rejimlerden, yani Doğu despotizminden  yana olduğunu gösteriyor. Bu geri dönüşlere örnek olarak,, daha önce demokratik rejimle yönetilirken giderek  radikal, siyasal dinci rejime dönen  Pakistan  tipik bir model oluşturur 

 Son söz: Siyasi ve sosyolojik bilimsel gözlemler ve verilere göre Türkiye' de de, illiberal demokrasinin  bir çok belirtisini bünyeside taşıyan ve Siyasal İslamcı bir anlayışla yöneten bir siyasi rejimin varlığını kabullenmek gerekir.

  Eğer 1876 Anayasası balangıç kabul edilirse, Türk halkı 148 yıllık bir anayasal hukuk deneyimine sahiptir. Bu  ulus, yani Türk toplumu, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması ve Atatürk ivmesi ile birlikte,;Cumhuriyet aydınlanmasını yaşamış, seküler yaşam tarzını büyük oranda içselleştirmiş, özgür aklın ve deneysel bilimin kendi yaşamına kattığı ekonomik ve sosyal refahın farkına varmış, hukukun üstünlüğüne inanmış   özgür düşüncenin ve aklını doğru kullanabilmenin bilincine ulaşmış büyük  bir ulustur. 

Türk ulusunun yaşamış olduğu bu uzun  tarihsel, kültürel ve geniş deneyim sahibi olması nedeniyle, demokratik ve bilimsel gücünü  daha doğru ve  daha etkin kullanarak toplumun,  ülkenin ve devletin demokratik rotadan çıkmasına izin vermesi bekle emez. Çünkü, Türkiye'den başka hiç bir İslam ülkesi böyle bir seküler hukuk ve uzun bir demokrasi deneyimi yaşamamıştır.

Kanımca, kötümser olmaya gerek yoktur, fakat  toplum katmanları içinde  hiçbir  etnisite, ırk,  din, mezhep  dil, sosyal cinsiyet ayrıştırması yapmadan ve kimlik siyaseti  tuzağına düşmeden,  akıl, bilim, adalet, hukuk, siyasal bilinç, yardımlaşma, dayanışma ve demokrasiye topyekun sahip çıkmaya gerek vardır. İktidar olma hedefinde olan tüm siyasi partiler, kuruluşlar,  aktörler ve figürlere duyurulur. Bölenler değil, birleştirmesini,  toplumu sosyal ve ekonomik refaha kavuşturmasını hedefleyenler kazanacaktır.

Halil Çivi. 28.11.2024. 
Not:
(×).  1964 doğumlu olan Hind kökenli, fakat ABD yurrttaşı olan sayın  Fareed Zakaria, ya da Türçe okunuşu ile Ferit Zekeriya. Demokrartik liberalizmin önemli bir savunucusudur   ABD'de, Harvard Ünivesisi'nde siyaset bilimi, Yale Üniversitesinde de tarih ve siyasi tarih tahsil yapmış bir gazetecidir. Kendisi güncel olarak CNN TV' de çeşitli yayınlar yapmaktadır.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.