Bizim Abuzer çavuş balast taşı müteahhitliği yapardı. Hani şu demiryolu raylarına döşenen taşlar var ya, işte onlar.
O işte aile olarak çalışılırdı. Zor, zahmetli ve çok da tehlikeli bir işti.
Abuzer çavuş, sert ama içinde öyle kötülük olmayan bir adamdır. İşçilerle diyaloğu bu sertlik içinde geçtiği için işin idare ve geçim tarafını rahmetli eşi Elif teyze yapardı. Asla kızmaz ve onun kırıp döktüklerini güzel bir dille anlatır, Abuzer çavuşun bu savrulmalarını bahane edip kaçmak isteyen işçileri tatlı bir dille ikna eder ve onları tekrar işin başına döndürürdü.
Bu balast çavuşlarının işinde çalışan aileler genelde borçlu dönerlerdi ve kışlığa tekrar avans alır, borçlanırlardı, sonrası el mahkum sezonda tekrar taş kırma işine giderlerdi.
Taş ocakları demir yolu boylarında olurdu ve kırılan taşlar raylara neredeyse sıfır olarak depolanırdı ki katarlara rahat yüklensinler diye.
Aileler gidecekleri yerlerin taşının kırılır olması ve ulaşımda rahatlığını önmeserdi ama bu onların tercihi değildi, artık şansa..!
Abuzer çavuş o yıl Demiriz tarafından iş almış, ne yol, ne bel, derin bir vadi ve oradan sadece geçen bir tren var, başka da kurt, kuş sesleri!
Bu durumu Abuzer çavuş biliyor ve evde anlatınca yenge müdahale ediyor, “ ulan deli, duymasınlar yoksa hiç bir aile çalışmaya gelmez “ diye uyarır!
O dönem ben iki kardeşimle beraber gideceğiz, ben on sekiz yaşımdayım, kardeşler benden küçük.
Köyün diğer gençleri Abuzer çavuşun iş aldığını ve gidip yer konusunda bilgi alalım dediler!
Gittik, daha kapıdan içeriye adım atmadan Elif yenge mutlu bir yüz ifadesi ile bizi karşıladı. Biz sormadan hemen başladı, “ gençler, siz bu sene borçlu gelirsiniz, bu deli gidip bir nehirin kenarında iş almış, içi balık dolu ve köyün içinde tekel bayi var, balık tutup içmekten sıra mı gelecek işe?” dedi ve daha da işi uzatmadı. Biz gençler hazineyi bulmuştuk, balık, bira, rakı..!
Kısa sürede bütün köy duydu ve bir an önce gitmek için Abuzer çavuşu sıkıştırıyoruz!
Neyse bir heves, bir heves, sesim fena değil türkü söyleyip dağları yırtıyorum!
Derken yolculuk başladı ve bizi götürüp bir dağ yoluna bıraktılar, taş taşıma işinde yararlandığımız at, katırlarımız var, yatağı yorganı onların sırtına sardık, “ haydi yürü...”
Gün boyu bitmeyen bir yol ve vardığımızda dünyanın yerle mesafesi en uzak olan bir gök yüzü...anladık vaziyeti ama dönüp kaçma şansımız da yok!
Borcumu bitirdiğimde katırı, yorganı bıraktım kardeşlerimi alıp on beş kilometre yol yürüdükten sonra vardığımız tren istasyonundan ver elini Malatya..!
Şimdi eli çubuklu gazeteci generaller bir anlatıyorlar, bir anlatıyorlar, sonra ekliyorlar “ hani şu an biz girmedik, bizimle alakası yok amaaa..!”
Onların çubuğu sağlam, dünyalığını da yapmışlar, ya alkış tutan kalabalıklar?
Çöken bir ekonomi ve bunun açacağı sonuçları hiç kimse hesaplamıyor!
Artık kaç kilometre yol alır, döneriz hiç garantisi yok!
Hasan ŞAHİN
Balast taşı
Yorumlar
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren,
aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya
da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk
içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.