ERDOĞAN’ı TANIYAMAMAK.
2009 yılın sonu ile 2010 yılı Şubat ayının ortalarına kadar devam eden 78 günlük Tekelin Ankara direnişinin merkezindeydik. Zorlu ve tarihi direniş için, biz kaybedersek işçi sınıfı kaybeder, ülke kaybeder diye bir söylem geliştirmiştik. Sonuçta Tekel emekçilerinin onurlu ve kararlı bir biçimde sonuna kadar direnmesine karşın özlük haklarına dair yetersiz bir kaç kazanım dışında gerek sendikamızın bağlı bulunduğu sendika konfederasyonu‘nun samimiyetsizliği gerekse hükümetin hukuk tanımazlığı sonucunda mücadeleyi kaybetmiştik. O günden bugüne o gün için dile getirdiğimiz o söz doğrultusunda kim ne kaybetti tartışmasını bir yana bırakırken, o günkü sloganımızın ne denli isabetli olduğu bugünkü sendikaların içinde bulunduğu aciz durum, asgari ücret, emekli kesiminin yaşadığı sefalet, ülke ekonomisinin getirildiği aşama, insan hakları, demokrasi ve hukuk alanında yaşanan çöküşten görmek mümkün, ancak o gün için o tarihsel direnişten hafızamda kalan önemli bir deneyimi aktarmadan geçemeyeceğim. O günlerde bir yandan çadır direnişimiz aralıksız devam ederken diğer yandan hükümet yetkilileri ve özellikle başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile , bağlı bulunduğumuz konfederasyon aracılığıyla çözüm görüşmeleri devam ediyordu. Her defasında yapılan bu görüşmelerde  başbakanın çözüm sözü verdiğine dair bilgiler gelirken, hemen akabinde başbakanın tekel direnişi konusunda çözümü reddeden zehir zemberek açıklamaları ile karşılaşıyorduk. Bir defasında başbakanla görüşmeyi tamamlayan Türkiş Genel başkanı  bize müjdeli haberi vermesinin üzerinden 10 dakika geçmemişti ki havaalanında konuşma yapan cumhurbaşkanı; En sert perdeden tekel işçisine yetim ve gurabanın hakkını yedirmeyeceğini söyleyerek bir an önce direnişe son verilmesini, aksi halde polis şiddetiyle eylemin dağıttılacağını söyleyerek hepimizi hayal kırıklığına uğratıyordu.Aradan 15 yıl geçti ülkenin en can yakıcı sorunu olan Kürt sorunuyla ilgili MHP Genel başkanı inisiyatif almış, dem Parti ile İmralı arasında görüşmeler gerçekleştiriliyor, Barış‘a dair umutlar yeşertilmeye çalışılırken, cumhurbaşkanı Sürece dair yaptığı açıklamalarla adeta kan donduracak açıklamalar yapıyor. Görüşmelerin bir tarafı veya muhatabına “ ya silahlarıyla teslim olurlar ya da silahlarıyla gömülürler” diyerek herhangi bir çözüme açıkça rıza göstermeyeceğini ifade ediyor cumhurbaşkanı… Normal şartlarda yaşanan sürecin sabotajı anlamına gelebilecek bu tutum konusunda ne yazık ki hiç kimse Yücel Muhtar Kazazbir tek söz dahi edemiyor.