ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

DİSK 58 YAŞINDA

“BİZLER; Türkiye İşçi Sınıfının tüm çıkarları, hakları ve özgürlükleri ve de onuru için bir araya geldik.” “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı and içmiş insanlarız.” Yazının girişine aldığım bu paragraf Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kuruluş bildirgesinden.
 
Evet bugün 16 Şubat, üç gün önce yani 13 Şubat 2025 tarihi DİSK’in 58. Kuruluş yıldönümüydü. Yukarıda kısaca aldığım kuruluş bildirgesi etrafında bir araya gelen, Türkiye Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş, Türkiye Gıda-İş Zonguldak’ta faaliyette bulunan  Türk Maden-İş sendikaları, 13 Şubat 1967 tarihinde, İstanbul Valiliğine başvurarak DİSK’i kurdular.
 
DİSK Anatüzüğünün 2. Maddesinde konfederasyonun amacı şu şekilde açıklanmaktadır. “DİSK işçi sınıfının ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan kalkınması ve yücelmesi için öncelikle Türkiye’nin bu bakımdan tam bağımsız olmasını ve hızlı bir kalkınma yoluna girmesini zorunlu görür. Bundan ötürü de Türk işçi hareketinin, Anayasada öngörülen köklü dönüşümlerin gerçekleşmesini sağlayacak devrimci bir öze kavuşmasını şart sayar.” Gerek bildirge gerekse tüzükte yer alan konfederasyonun amacında, 1961 Anayasasına bağlı, devrimci ve tam bağımsızlıkçı bir örgüt olduğu açık şekilde ifade ediliyor.
 
Elbette DİSK durup dururken kurulmadı. Zira DİSK’in kuruluşu, sendikal alanda TÜRK-İŞ’le ayrışma yaşanan bir sürecin sonucudur. Bu sürece kısaca göz atmakta yarar var:
 
Türkiye’de sendikaların kuruluşu 1950'li yılardır. Ancak ilk kuruluşta sendikalara toplu sözleşme ve grev hakları tanınmamıştı. Yani sendikalar tabela örgütü olmanın ötesine geçememişlerdi. Bu duruma son verilmesi ve sendikaların 1961 anayasası ile tanınmış olan toplu sözleşme ve grev haklarını kullanmalarını sağlayacak kanuni düzenlemenin yapılması için, işçiler harekete geçtiler ve ilk kıvılcım, Sarıyer’de kurulu Kavel Kablo Fabrikası'nda çalışan işçiler tarafından çakıldı. 28 Ocak 1963 tarihinde direnişe geçen, fabrika işçileri, işveren ile devletin baskı ve saldırılarına kararlı bir şekilde direndiler. Bu kararlılık sonuç verdi ve aynı yıl içinde 274 sayılı sendikalar ile 275 sayılı Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt kanunları TBMM'de kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu yasaların yürürlüğe girmesiyle sendikalaşma hız kazandı. Çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle grev ve direnişler arttı. 
 
31 Ocak 1966’da yaklaşık 2500 cam işçisi taleplerini kabul ettirmek ve toplu sözleşme imzalamak için greve başladı. “İş Hayatında Köleliğe Paydos” ve “Emeğimizi Savunmak Kutsal Vazifemizdir” diyen Paşabahçe işçilerinin bu grevi, işçi sınıfı mücadelesine ivme kazandırdı. Grev sürecinde, Kristal-İş sendikası ile Türk-İş yönetimi arasında yaşanan tartışmalar, sendikacılık alanında alttan alta devam etmekte olan anlayış farkını ve bunun sonucu olan kaçınılmaz ayrışmayı da su yüzüne çıkardı. Zira Türk-İş yönetiminin, grev sürecinde yeterli desteği vermemesi ve grevin bitirilmesi için işçiler ile sendika üzerinde baskı kurması tavrına karşı çıkan sendikalar, bir araya gelerek Paşabahçe Grevini Destekleme Komitesi kurdular. Bu komite daha sonra Sendikalar arası dayanışma (SADA) ismini alarak çalışmalarına devam etti. Bu sendikalardan Maden-iş ile Lastik-İş daha sonra Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK kuruluşunun başını çekeceklerdi. 
 
Görüldüğü gibi, Paşabahçe grevi sadece bir grev olmakla sınırlı kalmadı. Sendikal mücadele anlayışını sermaye ile uzlaşma üzerine oturtmuş olan Türk-İş'le yol yürünmeyeceğini gören sendikaların, işçi sınıfı mücadelesinin sermaye ve devletten bağımsız, sınıfın çıkarları doğrultusunda yapılması için yeni bir konfederasyon kurulması gerektiği gerçeğini görmelerini ve harekete geçmelerini sağladı. 
 
Bu gerçeği gören ve harekete geçen sendikalardan Maden-İş, Lastik-İş ve Basın-İş sendikaları, 12 Şubat 1967 tarihinde, kongrelerini olağanüstü toplayarak Türk-İş'ten ayrılma ve konfederasyonlaşma kararı aldılar. 13 Şubat 1967 tarihinde ise Bağımsız Gıda-İş ile merkezi Zonguldak'ta bulunan Türk Maden-İş'in de katılımları ile Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’i kurdular.
 
DİSK yazının girişine aldığım kuruluş bildirgesinin giriş kısmı ile anatüzüğünün amaç maddesinde de görüldüğü gibi, 1961 Anayasasında bulunan temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının sağlanmasını kendisine hedef olarak belirlemişti. Nitekim kuruluş bildirgesinde “Biz devrimciliği bugünkü tutucu, gerici, ekonomik, sosyal ve politik ilişkilerin Anayasa uyarınca değiştirilmesi ve Anayasa ilkelerinin hayata uygulanması anlamına alıyoruz” diyordu.
 
Görüldüğü gibi DİSK, İşçi Sınıfı mücadelesi için kurulmuş Anayasa’da ki hakların kullanımının önünde ki engellerin ortadan kaldırılması için mücadele eden bir örgüttü. Bu özelliğinden dolayı, kurulduğu günden itibaren önüne engeller çıkarıldı.
 
İlginç olan ise Anayasaya sıkı sıkıya bağlı olan DİSK’in, 12 Eylül faşizmi tarafından “Anayasayı ortadan kaldırmakla” suçlanmasıydı. Evet yanlış okumadınız DİSK yöneticileri, 12 Eylül’de sıkıyönetim mahkemesinde Anayasayı ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlaması ile yargılandılar. Ancak DİSK mücadelede asla geri adım atmadı.
 
Kuşkusuz bunda DİSK’in örgütlenmeye bakışı ile Kitle ve Sınıf sendikacılığı anlayışını benimsemesinin önemli bir payı var. Zira DİSK ulusal gelirin paylaşımında büyük bir adaletsizlik olduğunu tespit ediyor ve bunun için mücadele edeceğini kuruluş genel kuruluna sunduğu raporunda şu şekilde ifade ediyordu. “Ulusal gelirin hakçasına bölüşülmesi ve işçilerin Anayasa da yer alan haklarına ulaşılması, ancak özgürlük için de örgütlenmekle olabilir. Bu bakımdan aynı işkolunda işçilerin kendi sendikalarında birleşmesi yetmez. Bütün işçilerin bir örgüt içinde tek kalbe sahip vücut gibi çalışması ve bu çalışmanın demokratik bir denetleme ile yürütülmesi gerekir. Bu bakımdan yeni bir işçi konfederasyonunun kurulması zorunluğuyla kaşı karşıyayız.”
 
Aslında DİSK anatüzüğünün yakarıya aldığımü amaç maddesinde “işçi sınıfının köklü dönüşümünden bahsedilmesi” bunu sağlamanın hedeflendiğinin göstergesidir. Disk bunun için bilimi rehber almaktadır. Zira amaç maddesinde konuya dair şu ifadelere yer verilmektedir. “İşçi Sınıfının devrimci bir niteliğe erişmesi ve bilinçlenmesi ancak yurt ve dünya olaylarının emekçiler açısından ve bilimsel yoldan değerlendirilmesine bağlıdır. Bilim İşçi sınıfının en önemli mücadele aracıdır.” Görüldüğü gibi DİSK bilimin İşçi sınıfına yol göstericiliğinin önemini bilen sendika liderlerince kurulmuş bir konfederasyondur.
 
DİSK devletten, sermayeden ve siyasi partilerden bağımsız olmayı temel ilke olarak benimsemiş bir sendikal örgütlenmedir. DİSK siyasi partilerden bağımsızlığı partiler üstü bir anlayışla savunmaz. Çünkü DİSK aynı zamanda işçi Sınıfının iktidarının yolunu açacak siyasi partiler ile sistem içinde de olsa işçilerin hak ve menfaatlerini korumayı taahhüt eden siyasi partilerle, kurumsal ilişki kurmayı tercih ediyor. Yani DİSK’in siyasete bakışı, herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi olmamayı içerir.
 
Kuruluş bildirgesi ile anatüzüğün de görüldüğü gibi, kurucu önderlerinin, ülkenin tam bağımsızlığı, 1961 Anayasasında bulunan örgütlenme ve toplu pazarlık hakları başta olmak üzere, temel hakların kullanılması konusunda kararlı duruş sergiledikleri, yine aynı şekilde örgütsel bağımsızlığa hassasiyetle sahip çıktıkları ve konuya örgütün mücadelesine yön veren, belgelerde yer verdikleri gayet açıktır.
 
Kısacası, 58 yıl önce bu ilkelerle kurulan DİSK, zaman zaman 12 Eylül öncesinin mücadeleci kimliğinden uzak olduğu eleştirilerinin muhatabı olmakla birlikte, ilk günden bu yana gerek ülkenin tam bağımsızlığı gerekse örgütsel bağımsızlık konularında ilkeli duruşunu sürdürüyor. Öte yandan örgütün dünü ile bugününü karşılaştırmak suretiyle, yapılan eleştiriler elbette önemlidir. Ancak kabul etmek gerekir ki ne Dünya ne de Türkiye, yerlerinde saymıyorlar. Dolayısıyla, mücadeleyi belirleyen iç ve dış etkenler tartışılmadan, DİSK’in kuruluş yılları ile bugünün toplum yapısı, teknoloji ile dijital gelişmelerin sınıfın yapısında yol açtıkları değişim tartışılmadan, siyasi ve ekonomik değişimler irdelenip, bilimsel analizle çözüm önerileri geliştirilmeden yapılacak eleştiriler, mücadelenin istenen düzeye taşınmasında yeterli olmayacaktır. Bence sadece Türkiye’de değil Dünya genelinde işçi sınıfının sendikal ve siyasal mücadelesinin yeni yol haritasına ihtiyaç var. Bu haritayı oluşturacak olan ise genel de sistemi özelde ise işçi sınıfını yeniden tarif edecek toplum bilimdir.      
 
Kabul etmek lazım ki DİSK, kurulduğundan bugüne kadar karşılaştığı tüm engellemelere rağmen, özellikle AKP iktidarının son yıllarda emeğe yönelik saldırılarına karşı gösterdiği dirençle bu saldırıların geriletilmesinde önemini koruyor.
 
Başta, faşist kurşunlara hedef olan Kurucu Genel Başkan Kemal Türkler olmak üzere, DİSK’i kuran ve büyük çoğunluğu artık hayatta olmayan işçi sınıfının cesur önderlerini saygıyla anıyorum. 
 
YAŞASIN İŞÇİ SINIFININ ÖRGÜTLÜ, MÜCADELESİ! 
 
YAŞASIN DİSK!

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.