Eski Türkiye’yi özlüyorum
Türkiye Cumhuriyeti, tükenmiş bir imparatorluğun çöküşü ile 29 Ekim 1923 tarihinde Ulu Önder Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından kuruldu. Bu tarihten sonra yaşayan ve bundan sonra yaşayacak tüm bireyler artık padişahın kulu değil, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı oldu. Yapılan yeni devrimlerle ülkenin adeta kılcal damarlarına dokunarak demokrasi, eğitim, sağlık , ekonomi ve ülke kardeşliğine imza attılar. Sıra toplumun temel direği olan “Kadın”’ın artık ikinci sınıf değil, birinci sınıf yurttaş olmasına geldi. Bununla yetinilmeyerek, yapılan yasayla, kadınlar seçme seçilme hakkını elde ettiler. Sizler bakmayın camdan okuyan tarih bilmezlere, eski Türkiye diyerek eleştirmeye kalkanlar bilsinler ki, Türk Kadını, bu hakları aldığında Avrupa ülkelerinin çoğunda kadınların bu hakları yoktu.
Özetle söylemek gerekirse; Cumhuriyet büyük bir atılımla ülkeyi batı uygarlığı ile yarışır hale getirdi. Büyük bir sanayi devrimi ile ülke fabrikalarla donatılırken, bir yandan tarım ve ziraatle yurt dışına ihracat yapılıyordu. Sanayileşme hamleleri ile tüm bireyler makbul vatandaşlık tanımına ulaşmıştı. AKP’den önce traktör yoktu diyen vekil hanımefendi bilsin ki genç Cumhuriyet, o tarihlerde uçak yapıyor ve ihraç ediyordu.
2002 yılında, partilerinden gömlek değiştirdik deyip kopan bir grup, AKP adında muhafazakar bir parti kurdular. İlk seçimde iktidar oldular. İktidara geldiklerinden bugüne kadar, demokrasi şemsiyesi altında görüntü vererek, hep mazlumu oynadılar. Cumhuriyet’in değerlerini ince ince yok etmeye çalıştılar. Başörtülü bacılarımız sloganları ile söze başladılar ve temel ilkelerinin de “Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakların en kısa sürede kaldıracaklarını sıklıkla dile getirdiler. Cicim ayı dönemlerinde kendi kesimlerini de mutlu edecek hizmetler verdiler. Fetö bir yılan gibi içlerine girip kamuyu ele geçirdi. Feto haini ile uğradığımız kalkışma, sadece üst yönetimde değil tüm ülkede şok etkisi yarattı.
AKP iktidar oluncaya kadar, zaman zaman demokrasi kesintilere uğrasa da, topallasa da Laik Demokratik yönetim ile Cumhuriyet yüzüncü yılına geldi.
Cumhuriyet’in sundukları ile iktidara gelen Sayın Erdoğan uzun bir süreden beri “ Artık eski Türkiye yok” diyor ve geçmişten örnekler vererek bunların geride kaldığını ve şimdi yeni Türkiye var diye devam ediyor ve genç Cumhuriyet dönemini kendisine göre örnek yakıştırmaları ile devamlı eleştiriyor.
Soru şu : Peki eski Türkiye’nin neyini beğenmiyorsunuz?
Anayasanın ilk dört maddesini mi?
Üniter Devlet yapısını mı?
Laik Demokratik Cumhuriyet ilkelerini mi ?
Devrimlerini mi?
Yargı bağımsızlığını mı?
Vatandaş olduğumuzu mu?
Eşit yurttaşlık ilkelerini mi?
Özgürlüklerimizi mi?
Özgür basını mı?
Toplantı ve yürüyüşler yasasını mı?
Devamlı geçmişi eleştirip duruyorsunuz. Rahmetli Demirel yaşasaydı ” Dünkü güneşle, bu günkü çamaşırı kurutamazsın” derdi.
Yaptığınız tüm eleştirilerle şunu mu anlamalıyız? “O Türkiye eskidi, şimdi yeni Türkiye var.”
Gerçekte eskiyen bir şey yok. Laik Demokratik Cumhuriyet dimdik ayakta
Eskiyen sizler ve iktidarınız !!
Artık hiçbir eleştiriye tahammülünüz yok. Hiç kimse Anayasal özgürlüğünü kullanarak eleştiri haklarını kullanamıyor. Rakipler yargı yoluyla cezalandırılmaya kalkılıyor.
SON SÖZ: Hep eleştirip eski Türkiye dediğiniz ülkenin demokratik olanakları ile Cumhurbaşkanlığı makamına geliyor, şimdi de eski Türkiye diye genç Cumhuriyet’i eleştiriyorsunuz.
Bakın tarih ne diyor;
Sivas Kongresi bitmiş Mustafa Kemal ve arkadaşları Ankara’ya dönmüştü. Elde avuçta ne varsa tükenmişti. Ekmek almak için bile fırına verecek para yoktu.
Sofraya konulacak sadece bulgur yemeği vardı. Mustafa Kemal bankalardan alınacak borçlara karşıydı. Özel kalem müdürü Mazhar Müfit Kansu kürklü paltosunu sattı. O da bir kaç gün idare edecekti. Satacak tek o kalmıştı.…