Devrimci Edip Akbayram’a saygıyla…
Ülkemizin en saygın sanatçılarının biri olan Edip Akbayram’ı sonsuzluğa uğurladık… Sevenleri, yaşamın tadını, tınısını ve güzelliğini duyuran, o gür sesi ve şarkılarındaki derin felsefe ve yorumuyla devrimci, halkçı ve onurlu sanatçı Edip Akbayram’ı kalbinde yaşatmaya devam edecek…
∗∗∗
Edip Akbayram, sadece bizim çağdaşımız değildi... Nesiller boyu şarkılarıyla insanların dilinden, kulaklarından ve aklından çıkmayan evrensel bir müzik dehası oldu…
Hani derler ya “yediden yetmişe” herkesin sevgilisiydi. Evet, çünkü sesinde ve sözünde, her yaşta ve kültürdeki insana coşku veren, anlam yükleyen, gerçekleri duyması ve heyecanlanmasını sağlayan müthiş büyü vardı…
O gür ve yanık sesiyle, güftenin her kelimesini dinleyenlerin kalbine tane tane yerleştiren bir ustaydı… Türküler, onun sesiyle yaşardı… Türküler, onun sesinde insanı yaşatırdı…
Akbayram, “solcuydu, devrimciydi, halkçıydı, Atatürkçüydü… Ezilenin yanında ezenin karşısındaydı… Şarkılarında da türkülerinde de Türkiye vardı, insan vardı ve mazlumu koruyan, mağrura karşı direnen bir kararlılık vardı… Bu anlayışla Sabahattin Ali’nin Aldırma Gönül şiirini, Türkiye’nin vicdanı ve aklına sokarak zülüm ve mahpushanenin uygarlık dışı olduğunun altını çizmişti… Şairin, Sinop Cezaevi’nde yazdığı bu şiiri kültürümüze kazandırarak hem Sabahattin Ali’ye hem de hak ve özgürlükten yana olanlara önemli bir yadigâr bıraktı…
∗∗∗
Çok sevdiğim ve takdir ettiğim Edip Akbayram’la ilgili bir anımı paylaşmak isterim… 1970 yılların başı. Galatasaray Lisesi’nin son sınıfındayken öğrenci temsilciliğini yapan Broşür Kolu Başkanıydım… Okulda bir “Kültür ve Sanat Şenliği “yapmaya karar vermiştik... Ekipte Sait Mısırlıoğlu ve Murat Yılmazer de vardı…
Konferanslar, paneller, konserler, tiyatro ve sinema gösterileri, sergiler gibi yoğun bir program belirledik…
Edebiyatçı, bilim İnsanı, sanatçılar, sporcular, sinemacılar kimler olacak diye konuşulurken, Gaziantepli Murat Yılmazer, “kentindeki yeni ama son derece etkili bir sanatçıdan bahsetti. Aşık Mahsuni’nin eserlerini yorumladığını ve “siyah örümcekler” adlı bir grubun solisti olduğu söyledi ve davet edelim dedi…
Gençtik solcuyduk. Devrimci ve Atatürkçü olduğunu öğrendiğimiz Edip Akbayram’ı konser için davet ettik… Akbayram, Galatasaray Lisesi’nin tarihi “Tevfik Fikret” salonunda konser verdi… Zannederim İstanbul’da önemli ilk konseriydi… O yıllardan beri sevgiyle Edip Akbayram’ı takip eder, heyecan ve övgüyle izlerim…
∗∗∗
Her iyi insan gibi Edip’i de erken kaybettik… Ülkemiz çok önemli bir sanatçısını daha yitirdi… Türkiye’nin, sevenlerinin ve ailesinin başı sağ olsun…
Laik demokratik sosyal hukuk devleti yerine siyasal İslamcılar 22 yıldır, çağdışı bir rejim oluşturmaya çalışıyor… İlk hedefleri Atatürk Cumhuriyeti’nin temel ilkesi olan laikliği yok etmek. O kadar cahilce ve bir o kadar da ahlak dışı yöntemler kullanıyorlar ki, hem laiklik kavramını yalanlarla, uydurmalarla karalıyorlar hem de inanç ve ibadet özgürlüğünü yok ediyorlar… Uyguladıkları “Tam bir Taliban” rejimi…
∗∗∗
Laiklik, sadece bir ilke değil, özgür düşüncenin, bilimsel ilerlemenin ve çağdaş Türkiye’nin temel taşıdır… Laiklik olmayan bir ülkede, demokrasi, evrensel hukuk, tarafsız ve bağımsız yargılama da olamaz…
Laiklik ilkesini kabul etmemek, uygarlıktan uzaklaşmak, insan olmanın temel niteliklerini yok saymak, ümmet, kul ve köle olarak emperyalistlerin sömürüsüne kendini bırakmak demek olur… Böyle yönetilen ülkenin yöneticileri, işbirlikçi, toprağa, suya, vatana ve milletine ihanet edenler olarak bilinmelidir…
Ve böyle bir ülkede, hırsızlık, yolsuzluk, gasp, uyuşturucu alır başını gider, kişiler ve toplumlar arasındaki çelişki, husumet artar, kin, nefret çoğalır, sonunda kanlı çatışmalar ortaya çıkar…
∗∗∗
Bu nedenle Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu “Çağdaş Cumhuriyet”, devrim yasalarıyla kendini ve yurttaşlarını korumaya almıştır… “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi devrim yasalarının temel felsefesini oluşturur…
Bu yıl, “devrim yasalarının “yıldönümü olan 3 Mart’ta,” Laik demokratik sosyal hukuk devletini” hazmedemeyenlerin, ülkeye ve ilkelere duydukları hırs ve hınç bir kez daha ifşa oldu…
∗∗∗
Önceki CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, bu konuya dikkat çekmek için Birinci TBMM’si ve Millî Eğitim Bakanlığı önünde bir açıklama yaptı sizinle paylaşmak isterim…
“ …Bugün, 3 Mart 1924 Devrim Yasalarının yıl dönümünü anıyoruz. Bu yasalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik bir temele oturmasını sağlayarak, halkın iradesini esas alan bir yönetim anlayışını pekiştirmiştir…
Halifeliğin kaldırılmasıyla, dini otoritenin devlet yönetimindeki etkisine son verilmiş, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu gerçeği tescillenmiştir.
Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasıyla, devlet yönetimi dini kurumların etkisinden kurtarılmış, eğitim başta olmak üzere kamu yönetimi akıl ve bilimin ışığında şekillendirilmiştir.
Türkiye’nin aydınlık geleceğini inşa etmek için, laiklikten ve demokratik değerlerden asla taviz vermeyeceğiz.”
Yıllardır siyasal İslamcılar, “Türkiye Cumhuriyeti’nin genlerini değiştirmeye çalışıyor. Ama 15 yılda kurulan” laik demokratik sosyal hukuk devletini 22 yıldır yıkamıyorlar… Hemen yapılacak seçimde de gidecekler! Yok ettikleri değerleri, bozdukları kurum ve ilkeleri çağdaşlıktan yana olan halkamız düzeltecek…