ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

14 Mart niçin Tıp Bayramı?

Birinci Dünya Savaşı sonrası 1918'in sonlarına doğru İngilizler İstanbul’u işgal eder. İlk iş olarak milli duyguları güçlü ve stratejik gördükleri yerler olan Mektebi Tıbbiye-i Şahane, daha sonra 1912 yılında Tıbbiyelilerin kurmuş olduğu Türk Ocağı’na el koymakla başladılar. Bu yerler, ulus bilinci ve milliyetçilik açısından çok önemli iki kurumdu. Tıp hocaları bu işgale destek verdiler. Tüm bu karşı çıkmalara karşın okulun bir kısmını işgal ettiler. Bu işgal bardağı taşıran son damla oldu. Tıbbiye öğrencileri işgalin yaşandığı günün gecesi okulun iki büyük kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı astılar. Öğrencilerin bu eylemlerinden sonra büyük bir zulüm başladı.

Askeri öğrencileri yatakhanelerinden çıkartmakla kalmadılar, askeri kıyafetleri toplatmakla yetinmeyip, üniforma giymeleri de yasaklandı. Öğrenci yatakhaneleri İngilizlere tahsis edilirken, öğrenciler bodrum katta yerde yatmaya başladılar. Askeri

Tıbbiyeli öğrenciler,  İstanbul ve okullarının İngilizler tarafından işgal edilmelerine güçlü tepkiler veriyorlardı. İşgal kuvvetleri baskıları her geçen gün giderek artıyordu. Artık hiç bir toplantıya izin verilmiyordu. Öğrenciler hocaları ile görüşüp, onların desteğini alınca 1827 yılında tıp okullarının kuruluşunu öne sürerek izin başvurusu yaptılar. İstekleri İşgal Kuvvetleri tarafından kabul edildi.

Toplantı, 14 Mart 1919’da o günkü adıyla Darülfünun olan yerleşkenin büyük salonunda yapıldı. Toplantıya Dekan Akil Muhtar, hocalar, sivil hekimler, öğrenciler ve basın mensupları katılmıştı. Toplantıda kuruluşundan o güne kadar gelişteki serüven ve anlar dile getirildi. Konuşmaların sonuna yaklaşılırken söz alan bir konuşmacı İngiliz işgali ve yaşatılan baskılara karşı çok öfkeliydi. Adeta bir karşı duruşla işgal  kuvvetlerine kin kusarken “Bizi korkutamazsınız, korkmayız, İstanbul bizimdir bizim kalacaktır. Kanla sulanmış bu topraklarda on binlerce şehit yatıyor”. Konuşma bittiğinde salon alkıştan inlerken, izleyiciler gözyaşlarına boğuluyordu. Artık bu haykırış giderek artarken, 14 Mart 1920’de Kadıköy Apollon, 14 Mart 1921’de de Kadıköy Lale Sineması’nda,  Tıbbiye’nin kuruluş yıldönümünü kutlamak bahanesiyle toplantılar yapılıyordu. (Alıntı)

14 Mart 1919’da ilk kez yapılan toplantı, Cumhuriyet’in kuruluşundan başlayarak her yıl aynı günde  Tıp Bayramı olarak kutlanıyor. 

14 Mart, sadece bir kuruluş öyküsü olmayıp, Emperyalizmin İstanbul’un  işgaline karşı Askeri Tıp öğrencilerinin başkaldırısı, bir tür özgürlük ve meydan okumadır. 

Değerli Okurlar, 14 Martlar, 2010 yıllarından itibaren artık o eski görkemli kuruluş günlerini kutlayamaz duruma geldi. Değil 14 Martlar, Milli Bayramlarımız bile adet yerini bulsun toplantıları ile geçiştiriliyor. Hekimler, çıkarılan yönetmelikler, performans saçmalığı gibi uygulamalar, 5 dakikada hasta muayene zorunluluğu getirilmesi nedeniyle mutsuz bir kesim haline geldiler. Diğer yandan siyasetin sağlıkla iç içe girmesi, bir tür hasta hekim tartışmalarına sebep oldu. Giderlerse gitsinler denilen bir anlayış karşısında ülkenin yetişmiş binlerce hekimi yurt dışına gitti. Acı olan ise Aile Hekimlerinin can güvenliği, çalışma koşulları ve performans uygulamalarındaki haksızlıklar nedeniyle boykotlar için meydanlara inmesi…

SON SÖZ: Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
 

Nazım Hikmet

 

 

  •  
  •  

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
reklam
reklam