AHH... MALATYAM
Gerçekten Ne Oldu Bize..?
Yaralı Malatya’dan bir ses…
Dün Çarşamba Pazarını dolaştım. Bugün de Akpınar dan Çevre Yolu güzergahından Dede Korkut Parkı Basın Konteynerlerine uğrayıp Tevfik Temelli Cadedesinden yürüyerek, çevreyi görmeye çalıştım.
Bir zamanlar Malatya denince yalnızca kayısısı değil, esnafı da anılırdı. "Malatya esnafı" dendi mi, akan sular dururdu. Sözünün eri, dürüst, güvenilir esnafımız vardı. Malın değil, helalin peşinde koşan; kazancını müşterisinin duasında arayan insanlar...
Ama bugün, dönüp kendimize sormamız gerekiyor:
Gerçekten ne oldu bize?
6 Şubat depremiyle sadece binalar yıkılmadı; insanlığımız da sarsıldı. İlk günlerde her yerde bir yardımlaşma, bir dayanışma vardı. Komşu komşuya ekmeğini bölüyordu. Ama zaman geçtikçe bu dayanışma yerini bencilliğe, fırsatçılığa bıraktı.
Bugün, bazı esnaflarımızda ne vicdan kaldı ne de insaf. Fiyatlar keyfi şekilde yükseliyor, kalitesiz ürünler ederinin katbekat üstüne satılıyor. “Kim neye razı olursa” mantığıyla hareket eden bir zihniyet sardı etrafı. Birbirimizi ezmeye başladık. Oysa biz omuz omuza vererek büyüyen bir şehirdik.
Depremle gelen yıkım, bizi insanlığımızdan da mı etti?
Bir şehri sadece yeniden inşa etmekle olmaz. Betonla yükselen binalar yetmez; ruhunu kaybetmiş bir şehir, ayakta kalamaz. Malatya’nın asıl gücü, insanlarının yüreğindeydi. Şimdi bu yürekler yeniden vicdanla, insafla, dürüstlükle dolmalı.
Bu bir sitem değil sadece; bir çağrıdır.
Biraz vicdan,
Biraz insaf,
Biraz insanlık… Ne olur.
Malatya hâlâ iyileşebilir. Ama bunun yolu sadece enkazları kaldırmak değil, kalpleri de onarmaktan geçiyor.
Unutmayalım: Bu şehir biziz. Biz neye dönüşürsek, Malatya da ona dönüşecek.