ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

ŞİMDİ NE OLACAK?

Açıklanan gerekçelerle;
 
A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
 
B. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
 
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
 
Yukarıya aldığım karar, Anayasa Mahkemesi (AYM) İkinci Bölüm'ün, yerel mahkemenin hakkında verdiği kapatma kararının İstinaf ve Yargıtay aşamalarında da onanması üzerine, Anayasanın 45. Maddesi ile güvence altına alınmış olan bireysel başvuru hakkını kullanan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna (DİSK) bağlı Emekliler Sendikası (DİSK/EMEKLİ-SEN) Genel Başkanı Cengiz Yavuz adına, yüksek mahkemeye yapılan başvuruyu değerlendirdiği 4/2/2025 tarihli uzun gerekçeli kararının son kısmı.
 
Bu karar ilk bakışta kendi içinde çelişkili görünen bir karar. Ancak uluslararası sözleşmeler, bu sözleşmelerin kabulüne ilişkin Anayasanın 90. maddesi, yine Türkiye’de sendika hakkının kullanımının teminat altına alındığı Anayasasının 51. maddesi, bu maddeye uygun olarak düzenlenmiş olan sendika hakkının kullanımına dair kanun düzenlemeler incelendiğinde, kararın ikili bir değerlendirme sonucu kurulduğu görülecektir.
 
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm'ün karar gerekçesi incelendiğinde, Bölüm'ün karar oluştururken, aslında anayasanın 51. ve 90. maddeleri arasındaki çelişkiyi açığa çıkardığı görülecektir. Yine karar incelendiğinde kararın açığa çıkardığı tek çelişkinin anayasanın bu iki maddesi arasındaki çelişki olmadığı da görülmektedir.  
 
Nasıl mı? Mümkün olduğunca açıklamaya çalışayım.
 
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Ben bir hukukçu değilim. Bu nedenle, yapacağım değerlendirme tamamen uzun yıllar emeklilerin sendika hakkı mücadelesi içinde bulunmuş bir kişi olarak deneyimlerim, anayasa ve kanun düzenlemelerinden oluşan mevzuata hakim olmama dayanıyor. Dolayısıyla, değerlendirmelerim daha ziyade hakkın varlığı yokluğu yönleri üzerine yoğunlaşacaktır.  
 
Yukarıda belirttiğim gibi, başta 51. ve 90. maddeler arasındaki çelişki olmak üzere, 51. Madde ile diğer birçok madde arasında çelişki vardır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasına ilişkin 10. 12. 17. 19. 20. 23. 24. 25. 26. 27. 33. 34. 35. 36. 49. 56. ve 60. maddeleri uluslararası sözleşmelerdeki gibi hak öznesini açıklarken, "Herkes" diye başladıkları halde; sendika hakkının düzenlendiği 51. maddenin sendika hakkını daraltacak şekilde, "Çalışanlar ve İşverenler" şeklinde düzenlenmesi, Anayasa’nın demokratik topluma ulaşma hedefinden sapmadır. Kaldı ki 1982 yılında kabul edilen darbe anayasasında bu maddenin ilk hali; işçiler ve işverenler şeklinde daha da daraltılmış haldeydi. Burada, anayasanın hazırlanma sürecinde ülke yönetiminde söz sahibi olan 12 Eylül cuntasının yasakçı mantığının devrede olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Madde 1990’lı yıllarda kamu çalışanlarının verdiği mücadele sonucu “çalışanlar ve çalıştıranlar” şeklinde değiştirilmiş olsa da temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelere uyumu sağlanmış değildir.
Emeklilere sendika kurma hakkının tanınması kuşkulu bir durumda ise, hukukun temel ilkelerinden olan kuşkulu durumlarda özgürlüklerden yana davranmak gerekir ilkesinin devreye girmesi gerekiyor. Anayasa’nın 90. Maddesi usulüne uygun yürürlüğe konmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu ve bu sözleşmeler ile iç kanunlar arasında çelişki ortaya çıkması durumunda sözleşmelerin hüküm teşkil edeceğini hüküm altına alıyor.
 
O zaman, bu  maddeye göre usulüne uygun olarak TBMM onayından geçerek kabul edilmiş ve taraf olunmuş Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Madde 11, BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi Madde 8, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi Madde 22 hepsi sendika hakkını tanırken “Herkes” diye başladığına göre, daraltılmış şekilde Anayasa’nın 51. maddesi ile onun ruhuna uygun yapılmış 6356 Sayılı Sendikalar, Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu ile 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar Kanunlarının esas alınması hakkın özüne aykırıdır.
 
Nitekim Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm, tüm bu nedenlerle başvuruyu iki yönden incelemiş ve geniş anlamda uluslararası sözleşmeler bakımından hak ihlalini kabul edilebilir bulurken, dar anlamda Anayasanın 51. maddesi ile güvence altına alınan sendika hakkı yönünden hak ihlali olmadığına hükmetmiştir. Kısacası ihlal olmadığı hükmü sadece 12 Eylül ruhunu yansıtan Anayasa’nın ilgili maddesine dayandırılmıştır.
 
Elbette 12 Eylül mantığının sendika hakkını daraltması nedensiz değildi. Zira 1961 Anayasasının bu hakkın hüküm altına alındığı 46. maddesinin birinci fıkrası hak öznesi olarak “İşçiler ile İşverenler” şeklinde düzenlenmişken, ikinci fıkrası “İşçi niteliği taşımayan kamu hizmetli görevlilerinin bu alandaki hakları kanunla düzenlenir.” şeklindedir. Bir başka deyişle 1961 Anayasası sendika hakkını kamu çalışanlarına da tanımıştır. Nitekim Anayasanın bu hükmünden yola çıkan kamu çalışanları, sendikalar kurmuş ve bunların en önemlileri olan Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) 1960’lı yılların ikinci yarısında önemli mücadeleler vermişti.        
 
AYM İkinci Bölümün karar oluştururken, geçmişte yine AYM tarafından verilmiş kararlara uyumu göz önünde bulundurduğu görülüyor. Nitekim, Bölüm kararının gerekçesinin 55. bendinde Anayasa Mahkemesi E.2013/1, K.2014/161, 13/9/2023 tarihli kararında 6356 Sayılı Kanun'un 6. maddesinde yer alan "ve fiilen çalışan" ibaresinin Anayasaya aykırılık iddiasını incelemiş ve Anayasanın 51. maddesinin birinci fıkrasında sendika hakkının açıkça çalışanlara tanınmış bir hak olarak kabul edildiği belirtilerek, "6356 sayılı Kanun'daki düzenleme Anayasaya uygun bulunmuştur." demektedir. Buradan yola çıkan Bölüm, karar gerekçesinin bir sonra ki 56. bendinde ise, “Bu itibarla emeklilerin sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkının sınırlandırılmasında, Anayasanın 51. maddesinde belirtilen özel sınırlama sebeplerine bağlı kalındığı ve sınırlandırmanın meşru bir amaca dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır." demek suretiyle, kararının hak İhlali olmadığı yönündeki B şıkına gerekçe üretmiştir.
 
Halbuki sendikalar kanunun 6. maddesinde sendika kurucularının "Fiilen Çalışan” olması ibaresi, uluslararası sözleşmelerin “Herkes” ibaresi ile çelişen ve hakkı daraltan bir ibaredir. Ancak anlaşılan Anayasa Mahkemesi 12 Eylül Anayasa’sı yapıcılarının hakka sınırlama getiren yasakçı zihniyetinin sonucu olan  51. maddeyi yerinde bulmuştur.
 
Yukarıda belirttiğim gibi, AYM İkinci Bölümün yazının girişine aldığım kararının gerekçesi uzun bir metindir ve madde madde değerlendirilmesi gerekir. Zira gerekçe uluslararası sözleşmeler, ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı, AİHM kararları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Sendika Kanunları, Yargıtay ve AYM kararları gibi birçok gerekçeye dayandırılırken, bazı hususların atlandığı görülüyor.
 
Öte yandan, özellikle Türkiye sendikal mevzuatı açısından değerlendirme yapılırken, emeklilerin grev yapma imkânı olmayan, toplumsal katman olmalarının sendika ile ulaşılmak istenen hedefe ulaşmanın önünde engel olduğu yönündeki değerlendirme, mevcut sendikal mevzuat ve pratik uygulama açısında irdelenmeye muhtaçtır. Zira 6356 sayılı kanunda bazı işkollarında grev yasağı bulunurken, pratikte grev hakkı olan birçok işkolunda başlayan grevler ise eskiden Bakanlar Kurulu, şimdi ise Cumhurbaşkanı kararı ile ertelenmektedir. Adı erteleme olan bu işlem aslında yasaklamadır. Çünkü erteleme süresinde taraflar anlaşamadıkları taktirde, Toplu Sözleşme Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından bağıtlanmaktadır. Öte yandan, kamu çalışanlarına grev hakkı tanınmamıştır.
 
Tüm bunların yanı sıra, grev sendikal örgütlenmenin amacı olmayıp, sendikanın üyelerine hak ve menfaat sağlama amacına ulaşmasının aracıdır. Şöyle ki; grev sendikanın toplu sözleşme masasında işveren veya vekili ile anlaşamaması durumunda, karşı tarafı isteklerini kabule zorlamak için kanunla belirlenen prosedür çerçevesinde kullandığı araçtır. Bu özelliğinden dolayı, herhangi bir toplumsal katmanın grev yapamıyor olması, sendika hakkını kullanamayacağı şeklinde yorumlanamaz.
 
Kısmen değindiğim AYM İkinci Bölüm kararının gerekçesini, önümüzdeki süreçte yazacağım yazılarda irdelemeye devam edeceğim. Yukarıda değindim gibi, karar geniş anlamda uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmeleri kanunların üstünde kabul eden Anayasanın 90. maddesi bakımından hakkın varlığını kabul eden bir karardır. Dolayısıyla emekli sendikalarının yapacağı şey, bu karar üzerinden mücadeleyi yükseltmeleri ve emeklilerin sendikalaşmasına dair kanunun yapılmasını talep etmektir. Aksi taktirde kararın 12 Eylül mantığını yansıtan Anayasanın 51. maddesi ile onun paralelin de yapılan sendikal kanunları baz alan 51. madde yönünden ihlal olmadığının kabulü örgütlenmenin sönümlenmesi olur. Kuşku yok ki böyle bir yaklaşımın sonucu, iktidarın istediğine ulaşmasıdır!

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.