ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

Kanal İstanbul mu Sağlam İstanbul mu?

Deprem uzmanları yıllardır olası bir İstanbul depremi için önlem alalım diyorlar. Bakın 6 Şubat’ta 50 bin insanımızı kaybettik. Bir İstanbul depremindeki can kaybının iki yüz binleri aşabileceği sık sık dile getiriliyor. İstanbul’da 7’nin üstünde bir deprem olduğunda Allah korusun neler yaşanacağını düşünmek bile istemiyorum. Değil İstanbul, Türkiye’nin omurgası yerle bir olur. Depremin yıkıcı etkisi bir yana Türkiye ekonomisi çöker. Sözün özü ile dile getirirsek ülkenin gerçek “BEKA” sorunudur.

Sayın Erdoğan, bu şehire ihanet edildi, bunda bizim de günahımız var “Allah bizi affetsin” dedi. Dedi de, İstanbul tümüyle ranta kurban edildi. Peki, bir deprem anında halkın toplanabilmesi için ayrılan alanları ne yaptınız ? Hepsini imara açıp yandaşlara peşkeş çektiniz. 1994- 2019 arasında İstanbul Belediyesi’ni yönettiniz. Bu dönemde toplanan deprem vergilerini ne yaptınız?  Peki bu yapılanların adını ne koyacaksınız?

Sayın Erdoğan, siyasi olarak iktidara gelenler, halkının refahı ve geleceklerini düşünerek programlar yaparlar. İstanbul’a ihanet etmenizin yanında, bu kenti yaşanır durumdan çıkardınız. Beton yığını haline getirdiğiniz kentte, artık insanlar boğuluyor. 20-30 yıl sonra insanlar su için birbirlerini yiyecekler. Zaten kentin kıt su toplanma alanlarını artıracak yerde, bir inat uğruna “ çatlasanız da kanal İstanbul’u açacağız” deyip inşaatlara başladınız. O bölgede bulunan barajı da yok ediyorsunuz.

Sayın Erdoğan, bu kanal sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin sonu olacaktır. Tüm bilim insanları bunun kesinlikle yapılmaması için raporlar yayınlarken, siz inadına rezidanslar yaparak devam ediyorsunuz.

Bu kanal ile Türkiye’nin askeri güvencesi olan “Boğazlar Anlaşması'nı” ortadan kaldırıp, Karadeniz'i tüm emperyal savaş donanmalarına açıyorsunuz. Bu büyük bir güvenlik sorunu değil mi?

Bilim adamlarının iddialarına göre, bu kanalın açılmasıyla Marmara Denizi bir foseptik çukuru halini alıp yayılan pis kokular nedeniyle Marmara Denizi’nin etrafı yaşanmaz hale gelecektir.

Ülkede yokluk, yoksulluk dayanılmaz boyutlara gelmişken, 6 Şubat depremi nedeniyle yıllardır konteyner kentlerde yaşayan yurttaşlara konutlar yapmak yerine kanal İstanbul?

“ Verin kardeşinize yetkiyi görün” dediniz !! Yetki verildi Türkiye’nin hali ortada.

Tek adamların yönettiği hiçbir ülkede demokrasiden söz edilemez. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ülkede artık her şeye tek kişi karar veriyor.

Biz de aşağıdaki öyküdeki anlatılan gibi yaptık:

Köyün birine eski zamanda bir çakmak getirmişler, çakmak o kadar kıymetli ki sağı-solu yakmaması, yanlış işlerde kullanmaması için güvenilir birine teslim etmek gerekiyormuş. Köylüleri toplayıp bu ateş aletini kime verelim diye sormuşlar, köylüler de muhtarı salık vermiş, ihtiyaç duydukça alır, ateşimizi yakarız, demişler.

Muhtar çakmağı alınca “ateşin sahibi “ olarak giderek saygınlığı artmış, etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış. Saygı arttıkça muhtarın kibri de büyümüş.

Etrafından daha çok saygı, daha çok korku beklemeye başlamış. Ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutmuş. Dalkavukların da tahrikleri ile ateşi baskı ve korkutmak için kullanmaya başlamış, kiminin evini, kiminin tarlasını yakmış.

Tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş. Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen çerçicilerin ayağı kesilmiş, çevre köyler gelişirken muhtarın köyü giderek gerilemiş.

Muhtarın köylülerinden biri kendileri gerilerken, çevre köylerin niçin geliştiğini merak edip çevre köylerden birine gitmiş. Oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görünce sormuş;

-Sizde çakmak yok mu?

Köylüler “var” demişler,

-Peki sizin köy böyle nasıl gelişti, bağınız, bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı, bizim köyde her şey tarumar oldu?

Köylüler; “yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?”

-Evet, muhtara verdik,

-Eyvah! büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?

-Siz öyle yapmadınız mı?

-Hayır, biz öyle yapmadık, biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini başkasına verdik.

Ateş yakmak için üçünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor.

-Desenize biz hepsini bir kişiye vermekle kendi kendimizi yakmışız. alıntı

SON SÖZ: Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen topluluklar uçar ve özgür olurlar. Uçmayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.

CHARLES DARVİN

 

  •  
  •  

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.