Kızılderili Reisi demişti ki “Bize bu topraklar atalarımızda miras kalmadı. Biz bu toprakları çocuklarımızdan ödünç aldık.”
Ben de bu toprakları torunlarım olan Armin ile Gülce’den ödünç aldım. Bu topraklar üzerinde onlara barış dolu bir dünya bırakamadığım için onlardan özür diliyorum.
Çok karanlık bir süreçten geçiyoruz. Yarın ne olur bilmiyoruz. Cahil insanların dışında, düşünen herkeste bir tedirginlik var. Hava karanlık. Namlular ölüm kusuyor. Barış diyen dilleri kesiyorlar.
Çocuklar ölüyor benim ülkemde. Karanlık eller her gün çocuk bedenlerine kıyıyor. Her kes sus pus içinde. Kimse bu sessizliğe umutlanmasın. Kadınlarımız gök kubbeyi ağıtları ile yerlere indirecekler.
Ben bugün ne yazacağımı bilmiyorum. Çünkü karanlıklar içinde kalmışım. Bir akrebin arkasında bıyığı yeni terlemiş bir delikanlının cesedini sürüklenmiş gördüm. Ben ise çaresizce olup bitenleri izledim. İnsanı mıyım? Hayvan mıyım? Ben neyim ey yüce Allah’ım diye kendimi sorguladım. İnsan olmanın bir bedeli olmalıydı. İnsan olmanın bir çift sözü olmalıydı. Biz ise sözün bittiği yerde debelenip durduk.
Haykırdım. Dedim ki, Allah’ım beni yarattın bu canavarları neden yarattın. Bu canavarları yarattın, beni neden yarattın. İtirazım vardı.
Gazeteciler tutuklanıyordu.Gazeteciler tartaklanıyordu.Gazetelerin büroları basılıyordu.Gazeteciler işinde ediliyordu.Bir de başına soğuk namlu dayatılan gazeteciler vardı ki onlar ecel terleri döküyorlardı.Bunları yapanlar ağızlarında demokrasi ve milli irade nutuklarını hiç mi hiç eksik etmiyorlardı.Basınsız demokrasi,muhalefetsiz demokrasi en büyük özlemleriydi.
Sokaklarda ölüm kokuyordu.Sokağa çıkma yasağı vardı.Sokakta aş yoktu.Ekmek yoktu.İş yoktu.Analar babalar barış diye dualar ediyorlardı.Barış çok uzaklarda bir yerlerde bir buzdolabında tutukluydu
Seçimler ,yani senin anlayacağın şu milli irade vardı ya. İşte o milli irade beğenilmediği için tekrar edilmesine karar verilmişti.Ben ise bu milli ve gayri milli iradede hiçbir şey beklemiyordum.O milli irade dedikleri mezhepleştirilmişti.Mezhebin büyüğü iktidar olmaya yetiyordu da artıyordu da.İşte mezhep temelli milli irade bir etnik kimlik tarafında çelmelenmişti.Zaten ne olduysa ondan sonra olmuştu.
Urfa’nın Suruç’undan, bir Adıyamanlıya bir bomba bağlanarak patlatılmıştı. Seçkin üniversitelerden gelen 32 evladımız yok edilmişti. Bu öldürülen çocukları IŞID üslenmişti. Yetmedi iki tane genç polis evinde basılarak şehit edilmişlerdi. Zaten ne olduysa bundan sonra oldu. Ülke kan gölüne döndü.
Seçilmişler, yani seçimle gelenler birer birer tutuklanıyorlar. Bir Kasım’da seçim olacakmış, vatan da kurtulacakmış. Bu hızla tutuklanmalar 1 Kasımda milli iradeye yansıyacakmış.
Bir de şu başımıza bela ettiğimiz Suriye sorunu var ya.Bizi kışkırtıp olayların merkezine çeken batılı müttefikler arakamızda çekildiler.Bizi Rus uçakları ile baş başa bıraktılar.
Biz var ya biz,Emevi camisinde namaz kılamadık ama ,kısmet olursa Moskova’da yaptığımız o yeni camide namaz kılmayı düşünüyoruz.
Şimdi anladık mı “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh.” sözünün ne kadar ağır tartıldığını. Çünkü mecbur kalmadıkça savaş cinayetti.
DEMOKRASİLERDE BASINA GEREK VAR MI?
Gazeteciler tutuklanıyordu. Gazeteciler tartaklanıyordu. Gazetelerin büroları basılıyordu. Gazeteciler işinde ediliyordu. Bir de başına soğuk namlu dayatılan gazeteciler vardı ki onlar ecel terleri döküyorlardı. Bunları yapanlar ağızlarında demokrasi ve milli irade nutuklarını hiç mi hiç eksik etmiyorlardı. Basınsız demokrasi, muhalefetsiz demokrasi en büyük özlemleriydi.
Sokaklarda ölüm kokuyordu. Sokağa çıkma yasağı vardı. Sokakta aş yoktu. Ekmek yoktu. İş yoktu. Analar babalar barış diye dualar ediyorlardı. Barış çok uzaklarda bir yerlerde bir buzdolabında tutukluydu
Seçimler, yani senin anlayacağın şu milli irade vardı ya. İşte o milli irade beğenilmediği için tekrar edilmesine karar verilmişti. Ben ise bu milli ve gayri milli iradede hiçbir şey beklemiyordum. O milli irade dedikleri mezhepleştirilmişti. Mezhebin büyüğü iktidar olmaya yetiyordu da artıyordu da. İşte mezhep temelli milli irade bir etnik kimlik tarafında çelmelenmişti. Zaten ne olduysa ondan sonra olmuştu.