ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

Cumhuriyet tarihinin en netameli, en adaletsiz, en eşitsiz seçimine bir haftadan az zaman kaldı. 1 Kasım 2015 genel seçimine nereden bakarsanız bakın Türkiye demokrasisi açısından tarihi bir dönemeci ifade etmektedir. Bir yandan Devletin bütün yargısal ekonomik, güvenlik sosyal, psikolojik olanaklarını sınırsızca kullanan iktidar partisi diğer yandan katliam ve bombalamalarla bir tek miting dahi yapamayacak kadar baskılanan demokratik muhalefet. Dolayısıyla bu seçimde ortaya çıkacak tercih ve irade Türkiye’nin belki de onlarca yıllık sosyal, siyasal, toplumsal ve ekonomik istikametini belirleyecektir.

AKP nin 13 yıllık iktidarı sonucunda varılan bu aşama Türkiye toplumu açısından iç açıcı bir tabloyu ifade etmediğini belirtmek gerekiyor. İktidarın kendi ideolojik ekseni üzerinden oluşturduğu ayrışma ve konsolidasyonun çok rahat aşılabilecek bir durum olmadığını 24 temmuz 2015 tarihinden sonra devreye sokulan çatışma ve kaos politikalarından okumak mümkündür. Çünkü bu çatışma ve kaos planının ortaya çıkardığı sonuç ve bedeller rahat tolere edilebilecek düzeyi çoktan aşmıştır. Adeta alenileşmiş bir seçim ve iktidar savaşıyla karşı karşıyayız.

7 Haziran seçim süreciyle birlikte HDP ye yönelik açıktan başlatılan kuşatma ve saldırılara rağmen ortaya çıkan seçim sonucu Türkiye demokrasi açısından yararlanılacak bir sonuç olmasına karşın İlk dakikadan itibaren gerek AKP Gerekse MHP tarafından HDP başarısının bir şans olarak algılanması yerine “yok hükmünde” sayılması yaşanan kaosun temel nedenini oluşturmuş ,Koalisyon oyunu bu temel yaklaşım üzerinden “İstikşafi” kurnazlığa dönüşmüştür. İktidar partisi MHP nin zımni desteğinden aldığı cesaretle, kendisini tek başına iktidar yapmayan  7 haziran seçim sonucunu çöpe atarak gerçekleştirdiği fiili bir darbeyle yürüttüğü iktidarın gücünü kullanarak bir yandan savaşı tırmandırırken diğer yandan kendisini yeniden tek başına iktidar yapacak bir seçim mühendisliği üzerinde yoğunlaşmıştır.

Bu yoğunlaşma sonucunda Türkiye halkları büyük bedel ödeyerek büyük acılar yaşamıştır. Diyarbakır, Suruç, Ankara saldırıları demokratik toplumsal muhalefete yönelik kitlesel katliama vardırılırken, Buna paralel olarak Kürt İl ve ilçelerinde yaşanan ağır saldırılar Kürt muhalefetine yönelik tarihin en ağır saldırılarına dönüştürülmüştür. Bu saldırılarda 35 günlük bebekler olmak üzere toplam 150 ye  yakın sivil yaşamını kaybederken. Çatışan taraflardan Asker, Polis PKKli olmak üzere yüzlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Son Ankara katliamında 100 ü aşkın insanın paramparça adilmesi dehşetinin Başbakan tarafından 2 puanlık oya tahvil edilmesi siyasi ve insani duruşun vardığı aşamayı göstermesi bakımından düşündürücü olmuştur.

Bu kaos ve çatışma konseptine  rağmen iktidarın yaptırdığı kamuoyu ölçümlerinden iktidarın sürekliliği açısından yeterli  olumlu veriler alınmamış olacak ki her geçen gün bir yandan şiddet ve tutuklamaların dozunu artırarak, diğer yandan seçim vaatlerini ekonominin ötesine taşıyarak milyonlarca işzize rağmen eş bulma sığlığına vardırmış,  Kürt Muhalefete karşı Faili meçhul cinayet tehdit ve sembolü olan “beyaz torus” larla tehdit edecek kadar kontrol dışına çıkmıştır.

Bu koşullarda yapılacak 1 Kasım genel seçimleri sadece Demokratik muhalefet açısından değil, bu ülkeden başka gidecek bir yeri olmayan tüm yurttaşlar açısından  son derece önemli ve tarihidir. Yapılacak tercih ya demokrasinin esamesinin okunmadığı tek kişilik otokratik, Suudi, Katar, Daiş ideolojik eksenli, bir yapılanma, Ya da halkların rahat nefes alabileceği Barış özgürlük ve adaletin olduğu bir hukuk devleti. Tercih sizin!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.