Bir vatan hainliği söylemi bu aralar fazlaca telaffuz edilmeye başlandı. Vatan hainliği ile herkes her önüne geleni suçluyor. Peki nedir vatan hainliği?
Okumayan toplumları gerçekten kandırmak çok kolay. Din ile,iman ile,vatan ile onları yönlendirmek çok kolaylaştı.Cahil toplumlar kavramları konuşmazlar,tartışmazlar,eleştirmezler,neden,niçin,nasıl diye sorgulamazlar.Onun için önüne gelen olur olmaz her şeye inanırlar. Bunları yönetenler ise, sömürü amaçları doğrultusunda istedikleri şekilde yönlendirirler.
Vatan kavramı milli bir kavramdır. Milli kavramlar ise dini kavramlara karşı alternatif olarak kullanılmıştır.1789 Fransız devriminden sonra ümmet ile vatan kavramı arasında bir hesaplaşma süreci yaşandı. Onun içindir ki Fransız Devrimi 5 defa karşı devrimle yer değiştirdi. Milliyetçiler, Kilise yanlılarını imha ettiler.
Siyasi İslam’da vatan kavramı bütün İslam âlemini kapsar. Onun için geçerli olan millet değil ümmettir.
Türkiye’de bir kavram kargaşası yaşandığı için her şey karıştırılır. Yani birileri çıkar hem dinden, hem de milletten dem vurabilir. Bunu yaparken de emperyalizmin ipine de sıkı sıkıya sarılmayı da ihmal etmez.
Osmanlı devleti bir ümmet devleti idi. Ümmet ise bütün İslam âlemini kapsıyordu. Son Osmanlı Meclisi olan Meclis-i Mebusan bir manifesto ile vatan sınırlarını çizdi. Son mecliste alınan karalarla Misak-ı Milli diye bir sınır tespiti yaptı ve böylece vatanın sınırları da belli olmuş oldu.
Bugün ki Misak-ı Milli sınırları, antiemperyalist bir mücadele ile gerçekleşti. Musul ve Kerkük dışarıda kaldı ama diğer yerler emperyalizme karşı verilen savaşla kazanıldı ve vatan haline dönüştürüldü.
Mevcut Osmanlı yönetimi O dönemin şeyhülislamı olan Dürrüzade Abdullah Efendiye bir fetva hazırlattırarak milli güçleri vatan hainliği ile suçlattı. Fetva bunlara karşı savaşıp da ölenlerin şehit, yaralananların da gazi olacaklarını da yazıyordu. Bu fetvadan sonra milli kuvvetlere karşı Anadolu’da isyanlar baş gösterdi. Bu isyanlar Çerkez Ethem tarafında bastırıldıktan sonra kurtuluş mücadelesi başlatılabilindi.
Kurtuluş savaşı sürecinde ve sonrasında ulusal bağımsızlığa karşı direnenler daha sonra İstiklal Mahkemelerinde yargılandılar. Büyük bir çoğunluğu da idam edildiler.
Bu süreçte emperyalizmin yanında olan, ona yardım eden herkes vatan haini kabul edildi. Mustafa Kemal Atatürk de “Bağımsızlık benim karakterimdir.” Dedi.
Demek ki antiemperyalist olunmadan kimseyi vatan hainliği ile suçlamaya hakkınız yok. Vatan haini olmak için emperyalizmle işbirliği yapmak gerekiyor. Hem emperyalizmle iş tutacaksın hem de başkasını vatan hainliği ile suçlayacaksın; işte bunu yemezler.
Bu memlekette Kuvayi Milliye destanını yazan Nazım Hikmet’de, Emperyalizme karşı savaşı başlatan 68 Kuşağı da vatan hainliği ile suçlandı. Emperyalizm ile iş tutanlar da vatansever oldular. Ne diyelim, Tarih utansın. Tarihi hep güçlü olanlar yazdılar.
Üstat Nazım Hikmet 1962 yılında vatan Hainliği ile suçlandığında şu dizeleri yazmıştı:
“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
Hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
