Her baskı ve şiddet yasaların bir uyduruk dayanağı mutlaka vardır. Tarihimizde bunun örnekleriyle doludur. Ben bugün sizi 1913 yıllarına götüreceğim. O zamanın sadrazamı olan, Mahmut Şevket Paşa ve sonrasına değineceğim.
Hepinizin bildiği gibi 1876 yılında 2.Abdülhamit demokrasi getirme vaadi ile tahta getirildi. Padişah olduktan sonra yetkisini meclisle paylaşmak zorunda kaldı. Çünkü kendisini oraya getirenler ondan bir anayasa yapmasını bekliyorlardı. Ondan bir meclisin açmasını bekliyorlardı. Yani meşrutiyetin ilanını bekliyorlardı. Omuzlarında öyle bir baskı vardı.
Abdülhamit üzerindeki baskı sonucu, önce bir anayasa yaptı. Sonra meşrutiyet ilan etti. Tahtına tam oturduktan sonra gerçek niyetini ortaya koydu. Kendisini o tahta getirenlerin başında olan Mithat Paşa’yı Kıbrıs’a sürdü. Daha sonra 93 Harbini bahane ederek meclisi dağıttı. Suratlı karar almak istiyordu. Meclis ayağına takılıyordu. Sonra da Anayasayı kaldırdı. Yasalar ayak bağı olmuştu. Ondan sonra da iktidar kayıp etme korkusuyla tam 36 yıl halka ve muhalefete kan kusturdu. Böylece bir demokrasi deneyimi de sona ermiş oldu.
Şimdi halkımıza sorsanız, tercihiniz Mithat Paşa mı;2.Abdülhamit mi? Halkımızın ezici çoğunluğunun 2.Abdülhamit diyeceğine inanıyorum. Çünkü bu halk demokrasiyi değil, diktatörleri seviyor. Çünkü bu halk Kenan Evren’e %93 destek verdi. Tabi ölünce de cenazesine bir tek kişi bile katılmadı. O da madalyonun başka bir yüzü.
13 Nisan 1909 yılında gericilerin aydınlara karşı ayaklanmasından sonra, Selanikte’ki Harekât Ordusu Mahmut Şevket Paşa öncülüğünde İstanbul’a girdi. Okumuş insanları katleden bu karanlık guruba, Mahmut Şevket Paşa öncülüğündeki ordu bastırdı. Abdülhamit tahtan indirilerek yerine 5.Mehmet getirildi. Sadrazamlığa ise Hüseyin Hilmi Paşa atandı. Daha sonra iç karışıkların dinmemesi üzerine Kamil Paşa hükümeti kuruldu.
1913 Yılında Enver Paşa’nın saraya darbe yapması sonucu, Kamil Paşa hükümeti yıkıldı ve yerine İttihatçılar iktidar oldular. İttihatçıların veziri ise Mahmut Şevket Paşa’dan başkası değildi. Enver Paşa da harbiye nazırı olmuştu.
Saraydaki güç odakları, ittihatçıları bir türlü kabullenememişlerdi. Biran önce ittihatçılardan kurtulmak istiyorlardı. Darbe yapacak güçleri olmadığı için tek seçenekleri, Mahmut Şevket Paşa’ya suikast yapmaktı.
Prens Sabahattin, Mahmut Şevket Paşa’ya suikast yapmak için çalışmaya başladı. İstanbul’un güçlü adamları ile bir araya gelerek planlar yaptı. Bu plana göre Babı Ali yolunu kullanan Mahmut Şevket Paşa’ya burada tuzak kurulacaktı. Paşanın yol güzergâhı olan, Babı Ali’nin dar sokaklarının birisinde tabut yüklü bir araç yalancıkta arıza yapacaktı. Tamirciler onu tamir edecekti. Tabutun içinde de da silahlı bir adam olacaktı. Tamirci kılıklı suikast timi, paşa oraya gelince harekete geçecekti.
Plan olduğu gibi uygulandı. Mahmut Şevket Paşa arızalanan cenaze aracını görünce arabasını durdurdu ve arabasında indi. Onlara yardım etmek istiyordu. Tam o sırada silahlı tamirciler ve tabutun içindeki adam ateş etmeye başladı ve paşa oracıkta öldü.
İtaatçiler, işte bu suikastı bahane ederek bütün muhalefeti topladı ve Sinop’a hapsetti. Olayla ilgisi olsun olmasın, bütün gazetecileri, yazarları aydınları, muhalefet parti yöneticilerinin tamamı tutukladı. Sonuçta Enver Paşa gibi bir diktatör yaratıldı. Enver Paşa, kendi ülkesini 1. Dünya savaşına sokarak hem kendisinin, hem de ülkesinin sonunu hazırladı.
Bugün ise Ankara katliamı bahane edilerek, yeniden bir terör tanımı yapılmak isteniyor. Bu tanıma göre ya AKP li olacaksın, ya da PKK lı olacaksın. Mutlaka bir tarafa yamanacaksın. Taraf olmayan bertaraf olur diyorlar. İttihatçılar aydınları Sinop’a göndermişlerdi.