Bu gün ülke siyaseti nerede ise tamamen kan ve şiddet üzerinden yürütülmektedir. Her geçen gün daha fazla kan, daha fazla şiddet ve daha fazla ölüm için ne yapılması gerekiyorsa o yapılmaktadır. Tüm savaş mekanizması daha fazla kan, daha fazla cenaze için yapılandırılmakta en ağır silahlar, en ölümcül bombalar ve teknikler kullanılmaktadır. Artık günlük birer cenaze ile yetinilmemekte birden çok cenaze ve tabut kaldırılmakta, adeta skor metaforu uygulanarak, cenaze sayısı yarıştırılmaktadır. Evladını kaybeden anne ve Babanın, Babasını kaybeden çocuğun acısı kimsenin umurunda değil. Ölüm ve savaş emrini verenler, acı çeken anne ve babaların aksine şen şakrak kendi evlatlarının mürüvvetini görmekteler. Yaşanan acılar ve ölümler yetmezmiş gibi mevcut şiddet koşulların ötesinde koşullar daha da zorlanarak olabildiğince daha fazla faşizan baskılar artırılmakta, siyaset ve kadrolar buna göre düzenlenmekte, hükümetler devrilip konsepte uygun hükümetler dizayn edilmekte, ittifaklar kurulmaktadır.
Mevcut kaotik ortam yeterli olmamış olacak ki daha öldürücü bir kaosa, bir iç çatışmaya doğru pupa yelken yol alınmaktadır. Şiddet ve kan aktıkça basiret körelmekte, mantık ve sağduyu yok olmakta, felaket daha da boyutlanmaktadır. Barış ve sükûnetin sesi iyice kısılırken, kan içicilerin ve savaş tamtamcıların sesi duruğa ulaşmaktadır. Böylece Kan kısır döngüsü oluşturularak herkesin kanının donması dayatılmaktadır.
Kan aktıkça insanların ve toplumun kanı dondukça akıl ve vicdan akamete uğramakta, korku hâkim olmaktadır. Korku hâkim olunca kim daha fazla korkutursa o her şeye hâkim olmaktadır. Artık herkes tek adamdan yana görünmektedir. Herkesi kendinden yana gören güç iktidar zehirlenmesinden başı dönmekte, her şeyi yapmayı meşru ve mubah görmektedir. Güç ve korku artıkça vicdan ve adalet duygusu yok olmakta, yerine kan ve zulüm geçmektedir. TBMM inde Milet vekilleri tekme tokat dövülürken, Mafya babaları muhalifler ve bilim insanları için rahatlıkla kanlarıyla banyo yapacağız deme özgürlüğünü elde etmektedir. Akan kanın durması ve barış talebini dile getiren her kes canından ve özgürlüğünden olurken. Ölüm ve şiddetten yana olan herkes adeta kutsanmaktadır. Bir yandan kan ve zülüm alkışlanırken diğer yandan sesi soluğu kesilmiş yığınlar sırasını beklemektedir.
Bir yandan Kentler ve kasabalar en ağır silahlarla yerle bir edilerek dehşet salınırken, diğer yandan EYB lerle gerçekleşen patlamalarda yine kan akmaktadır. Akan kan deryasında anne, Baba eş ve çocukların feryadı göğe yükselmesiyle birlikte İktidarın oyları da yükselmektedir. Şehit haberleriyle iktidarın milliyetçi oyları yükselirken ölü sayısı da doğru orantılı olarak artmakta, Başkanlık veya Tek adamlık devlet yönetimi de daha da ulaşılabilir hale gelmektedir.
Başkanlık ihtimali yükseldikçe Başkanın öfkesi daha da artmakta ve kendi başbakanını azl edecek kadar sertleşmektedir. MHP ve kısmen CHP nin desteğiyle Dokunulmazlık yasasını meclisten geçirip tüm Kürt Milletvekillerine siyasi alanı tamamen kapatan, sonra Milletvekillerin tutuklanmaları için gerekli emir ve mekanizmaları tez elden devreye sokan Cumhurbaşkanı özlem duyduğu tek adamlığa bir adım daha yaklaştı.
Kendisine tek adam yolunun iyice açılması için dokunulmazlıkların kaldırılmasında jest yapan muhalefet liderine de Şehit cenazesinde Yumurtalı saldırıdan başka bir şey kalmadığını birlikte görüyoruz.