Yine geçici tarım mevsimi başladı , Yine bir lokma ekmek için Kamyon,Traktör, minibüs ve üstü açık benzeri araçlarla yollara diziliş,ölüme yürüyüş sezonu başladı, sebze hasadı, pamuk,fındık, pancar, Üzüm,İncir,pamuk, patates ,soğan aklınıza ne gelirse sofralarda iştahla tüketilen, ancak pek iştahla hasat edilmeyen tarım ürünleri ve tarım ürünlerini körpecik bedenleriyle evimize soframıza taşıyan yoksul emekçiler, kız ve erkek çocuklar, bin bir yamalı giymeği içindeki anne babaların acı hikayelerini ancak öldüklerinde TV ekranlarında iki yüzlü haber kanalarından öğrenebildiğimiz yoksullar..
Onların hikâyeleri sadece karayollarında, hemzemin geçitlerinde, yaşanan trafik kazalarında ortalığa saçılan cenaze ve yaralılarıyla ve üzerlerinde yakılan acı ağıtlarla bitmiyor. i. Onları bu yıl daha büyük ayrımcılıklar, ırkçı saldırılar, baskılar, aşağılamalar, büyük tehlike ve katliamlar bekliyor. Çünkü bölgede yaşanan şiddet çatışma ve her gün Anadolu’nun yoksul semtlerine giden tabutların öfkesi bu yoksullara yansıyacak ve linçe tabi tutulacaklar.
Bu yoksul tarım işçilerinin büyük çoğunluğu ülkenin doğu ve güney doğu bölgesinden ülkenin batı, orta ve Karadeniz bölgesine doğru, sadece ucuz emekleriyle değil, ötekileştirilmiş ve düşmanlaştırılmış kimlikleriyle giden Kürt emekçilerin olması bu hikayeyi dada acı hale getirmektedir..
Bütün kış buyunca yuvaları başlarına yıkılan, taş üstünde taş umuz üstünde baş bırakılmayan Kürt ilerinden Cizre’den, Şırnak tan, Surdan, Silvan dan, Nusaybin’den Adıyaman’dan ,Muştan Kürt emekçi aile ler olacağı için çatışmalı sürecinin günah keçileri olarak karşılanacaklar.
Önce şehir ve yerleşkelere girişleri yörenin mülki amirleri tarafından engellenecek, güvenlik uygulamalarına tabi tutulacak, sonra ıkçı gurupların linç saldırılarına muhatap olacaklardır.
Çileleri bununla bitmeyecek “mevsimlik kölelerin” Yüz binlerce Suriye’li mültecinin de ucuz emeğiyle girdiği bu mevsimlik iş pazarı da iş bulma şansları daha da azalacak, emekleri iyice ucuzlayacak karın tokluğuna dahi belki çalışma imkanı bulamayacaklardır.
işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yoksun ağır çalışma ve barınma koşuları, güneş altında uzun çalışma süreleri, yetersiz beslenme, sağlık hakkından yoksun bu insanlar Naylon çadırlarda bütün bir mevsimi geçirecekler.
Her türlü örgütlü yapı ve sosyal güvenceden, yoksun bu emekçiler, can güvenliğinden de yoksun olacaklar, Birçoğu vicdansız işverenler tarafından köle gibi çalıştırılıp posası çıkarıldıktan sonra farklı bahanelerle ücretleri dahi ödenmeden postalanacaklar.
Yıllarca devam eden bu trajedi kimsenin umurunda olmayacak, ne yaşadıkları kent lerin yerel yönetimleri ne de köle gibi çalışacakları tarım alanları sahipleri, ne de bütün çalışma hayatını ve hukukunu sermayenin talebine göre dizayn eden Ankara hükümeti ve bürokrasisinin, topluca ölmedikleri sürece haber bile olamayacaklar.