.
Türkiye, orta doğunun yeniden yapılanma sürecine alındı.
Türkiye, Suriye, Irak bu yapılanmada öncelik taşıyan ülkeler.
Irak ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye gelmiştir.
Türkiye ilahlar tarafında hızla bir iç kargaşaya sürüklenmek isteniyor.
Türkiye’de çatıştırılacak güçler yıllar öncede ötekileştirildi. Halklar arasına kin ve nefret pompalandı.
Barış gönüllülerin tespiti doğrultusunda Türkiye’nin çatışacak yumuşak karnı üzerinde yıllardır çalışmalar yapılıp sonuca bağlandı.(Barış gönüllüleri Atmışlı yıllarda ülkemizin yumuşak karnını tespit amaçla dışarıda gönderilen ajanlardı.)
Barış gönüllülerinin çalışması sonucu toplum dinselleştirildi.
Barış gönüllülerinin çalışmaları sonucu İmama Hatip Okullarının sayısı artırıldı.
Bu süreçte üst akıl bu okullarda yuvalanmaya başladı ve komünizmle mücadele etmeye başladı. Ülkede kan akmaya başladı.
Bu süreçte Komünizmle Mücadele Dernekleri kuruldu. FTÖ, Erzurum Komünizmle Mücadele Derneğinin başına getirildi.
Üst akılın bastırması ile FTÖ dinsel kurumların içinde örgütlenmeye başladı. Kurbanlarını inançlı ve yoksul kesimlerin çocukları arasından seçti.
Bu süreçte, toplumsal ayrışma başladı. Mezhepsel ayrışma ön plana çıktı. Toplum bilinçli olarak gerdirildi.
Üst akıl çalışmalarını 1954 yılından sonra Sünni İslam içinde sürdürdü. Aleviler sola yanaştığı için dışlandı. Sol ve sosyal demokratlar bu süreçte hiç iktidar olamadı.
Üst akıl bu süreçte, Türkiye, İran ve Pakistan’da oluşan bir yeşil kuşak projesi geliştirdi ve bu üç ülkede de dini referansı öne çıkaran darbeler yapıldı. (Türkiye’de Kenan Evren, Pakistan’da Ziya Ülhak,İran’da İmam Humeyni.)Bu üç ülkede de din ön plana çıkarıldı.Artık bütün sorunlar dinsel referanslarla tartışılmaya başlandı.
12 Mart 1971 Muhtırası bu üst akıl tarafında gerçekleştirildi. Laik ve antiemperyalist bütün kesimler faşist cuntanın tezgâhında geçti.
Soğuk savaş döneminde komünizmden korunmak için toplum dinselleştirilmeye devam edildi.
12 Eylül 1980 öncesinde devlet, dinsel düşünenleri korudu ve laik düşünenleri resmen düşman ilan etti.
12 Eylül öncesi üst akılın direktifleri ile Maraş, Çorum, Malatya, Yozgat ve birçok ilde laiklik yanlısı Aleviler katledildi.
12 Eylül 1980 sonrasında Cuntanın da desteğini alarak FTÖ hızla okullaşarak her alanda okullar açmaya devam etti.
1996 Yılında sonra devlet içinde güç olmaya başladı. Her alanda soruları çalarak taraftarlarını devletin her kademesine yerleştirdi.
Üst akıl orta doğuda Ilımlı İslam, başka bir deyişle Müslüman Kardeşler adı altında yeniden yapılanmaya gitti. Irak, Tunus, Suriye, Yemen ve Türkiye bu sürece dâhil edildi.
22 Ocak 2008 günü Ergenekon operasyonları düzenledi. Orduyu etkisiz hale getirdi.15 Temmuz darbesinin önünü açmaya çalıştı ve başarılı da oldu.
15 temmuz 2016 günü devleti ele geçirecek güce ulaştığını sandı ve darbeye teşebbüs etti.Yanlış hesap Bağdat’a varmadan döndü.Ülke bir felaketten döndü.
FTÖ terör örgütünün tek giremediği alan ise Alevilerin alanı oldu. Çünkü FTÖ terör örgütü sadece Sünni İslam’ı esas almaktaydı. Alevilik adı kullanılarak açılan derneklerde Alevi vatandaşlar yoktu.
Şimdi bunca yılardır hazırlığı yapılmış ve devletin her kademesine sızmış bir örgütü üst akıl kullanmaya devam edecektir. Başka güçleri de kullanacaktır. Böylece ülkemizi Suriyelileştirmeye çalışmaya devam edecektir.
Peki, ne yapmalı?
Dünya bize Saddam Hüseyin, Kaddafi ve Esat gibi bakmakta. Bu imajı derhal değiştirmek ve ülkeye demokratik bir görünüm verilmeli.
Yargı zaman geçirilmeden, bağımsız ve tarafsızlaştırılmalı ve topluma güven vermeli.
Felç olmuş ve dünya sıralamasında en altlara kadar düşmüş eğitim sistemimiz milli bir mutabakatla ele alınıp bilimselleştirilmeli.
Güneydoğu tahrip edilmiş şehirler ve tahrip edilmiş duygular derhal tamir edilmeli ve birleştirici bir dil kullanılmalı. Demokratik reformların önü açılmalı.
Suriye ile görüşmelere başlanmalı, mültecilerin ülkesine dönmeleri için ortam hazırlanmalı, üst aklın yarattığı cihatçı guruplardan uzak durulmalı.
Alevileri potansiyel suçlu olarak görmekten vaz geçilmeli. Laik düşünen insanların sayıları çoğaltılmalı ve onlara güvenilmeli.
Ötekileştirilen halklar kazanılmalı ve kaynaştırıcı projeler geliştirilmeli.
Cami, kışla ve adliyeye politikayı sokmak isteyenlere müsamaha edilmemeli. Bu hassas alanlarda laik düşünen insanlar olmalı ve devlet dinde taraf olmamalı.
Eğer bunu başarabilirsek dünyanın bir yıldızı haline gelebilir, barış ve huzur içinde yaşayabiliriz. Eğer bunları başaramazsak dil, din ve mezhep eksininde diğer Araplar ülkeleri gibi çatışıp batıklığa gömülüp gideriz. Çünkü ilahlar böyle istiyor.15 Temmuz darbe teşebbüsünü böyle okumalı.