ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

Büyük toplumsal mutabakatla önlenen 15 Temmuz kanlı askeri darbesi üzerinden zaman geçtikçe, bu darbe için neden “Allahın bir lutfü” tanımı yapıldığını daha iyi anlamaya başlıyoruz. Çünkü başarılmamış darbe yerine adeta çok başarılı bir darbe uygulamasıyla karşı karşıya olduğumuzu yaşanan pratikten görmekteyiz. Yani 15 Temmuz darbesi başarılmış olsaydı bugün darbe bahanesi ve OHAL yasaları üzerinden haksızlığa uğrayan on binlerce insan, aynı haksızlığa uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir, bu denli bir kırılma yaratabilirdi. Dolayısıyla FETÖ ye yönelik temizlik amacıyla ana ve Yavru Muhalefet partilerinin direkt veya dolaylı, Saray ve Yenikapı ruh ve desteğiyle yaşama geçirilen OHAL yasası her geçen gün esas hedefin ötesinde tüm toplumsal hedef ve dinamiklere yönelerek yoluna devam ettiğine tanıklık ediyoruz.

Bir yandan darbe ile yakından uzaktan hiçbir ilişkisi bulunmayan, İlke ve amaçları gereği darbe ve darbeci yapılanmalara karşı yaşamları boyunca mücadele etmiş kişi ve kurumlara yönelik saldırı, tutuklama, ihraç, kıyım furyası cadı avına dönüşmüş iken, diğer yandan demokratik yaşam ve özlemi ortadan kaldırmaya yönelik uygulama şiddet ve savaş konsepti sınır dışına (Suriye topraklarına) taşınarak kaotik sürecin devamı için büyük gayret sarf edilmektedir.

İçeride darbe bahanesi üzerinden darbe ile ilişkisi bulunmayan gazeteci yazar, aydın, demokrat, liberaller birer birer tutuklanıp Cezaevine yollanırken eğitimciler, emekçiler de açlıkla terbiye edilmek üzere işlerinden atılmaktadır.

Dışarıda İŞİD bahanesiyle girilen Suriye topraklarında İŞİD ile çatışma yerine Suriye Kürtleriyle birlikte tüm Kürtleri ve kazanımlarını doğrudan hedef alan bir niyet ve pratik esas alınmış bulunmaktadır. Bundan da anlaşılıyor ki yakın gelecekte Suriye topraklarına giren Türk güvenlik güçlerinden İŞİD ile doğrudan ve etkili bir çatışma pratiğini asla göremeyeceğiz. Çünkü Tam aksine Ceraplus ve Tılabyad aksı üzerinden İŞİDİN manevra alanını genişletecek ve rahat nefes aldıracak operasyonlara ağırlık verilecektir. Aksi durumda TSK nın işid karşıtı koalisyon güçlerinin telkin ve baskılarıyla da olsa Suriye politikasında başından beri partner olarak esas aldığı ÖSO ve DAİŞ e yönelmesi halinde gerek Suriye’ de gerekse içerde çok acımazsız terör misillemesi ihtimaliyle karşı karşıya kalınacağı gerçeği unutulmamalıdır.

Türkiye’nin dış politikasını akamete uğratan Suriye politikasında kerhen yaşanan değişim Rusya ile işbirliği üzerinden sadece Esed ve rejimini tolere ederek Kürt karşıtı pozisyonu daha da tahkim etmeyle sınırlıdır. Dolayısıyla Suriye’de PYD, YPG karşıtı politikanın içerideki yansıması da şiddet ve çözümsüzlük olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yoğun tutuklama ve ihraç furyası mevcut Suriye politikasıyla başat bir durumdur. Çözüm ve toplumsal barış talebi yakın gelecekte karşılık bulmayacak gibi görünmektedir. Mevcut iktidar toplumun talep ve ihtiyaçları yerine kendi ihtiyaç ve politik hedeflerine kilitlenmiş bulunmaktadır. Politik ve ideolojik hedeflerine varmaktan umut kesmediği sürece baskı ve şiddetini artırarak, Demokratik ve toplumsal muhalefetin tüm dinamik ve potansiyellerini yok edinceye kadar yoluna devam edecektir. Dolayısıyla ısrarla izlenen bu yol demokrasi,barış ve aydın bir gelecek yerine, bambaşka çıkmaz ve karanlık bir geleceğe doğru ilerlediğini yakında daha net görmüş olacağız.  Tabi ki görmeye fırsat verilirse!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.