TV lerde her akşam arz-ı endam eden siyasi sözcüler, iktidara yakınlıklarını tutumlarıyla göstermekten kaçınmayan, kendini analist, stratejisit, Güvenlik uzmanı olarak tanımlayan bir çok kişi bütün hünerlerini ortaya koyarlarken özelikle “terör” denklemini kurarlarken Paralel yapı “Fetö” ile Kürt Siyasal hareketini aynı potada gösterme gayreti içerisine girmekteler.
Oysa bu çabanın zorlama bir dezenformasyondan ibaret olduğu gerçeğini bizzat Gülen’in ağzından öğrenmek mümkündür.
Ancak bu noktaya varmadan önce aynı çevreler daha önce “KCK” tutuklama ve soruşturmalarıyla ilgili olarak paralel yapıyı suçlayarak diyalog sürecini asıl sekteye uğratıp hükümeti zor durumda bırakanların FETÖ nün yargıdaki uzantıları olduğunu da defalarca söylemişlerdi. Bu konuda en son sözü göz altına alınmadan birkaç saat önce TBMM darbe komisyonuna ifade veren Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gülten Kışanak; Cemaat basınından Ekrem Dumanlı’ nın kendilerini ziyaret ettiği sırada Paralel yapının Çözüm sürecini sekteye uğrattığına dair görüşünü Dumanlı’ ya aktardığını ifade etmişti.
Gülen “FETÖ” nün Kürtler hakkındaki düşünce, görüş ve ifadelerini sadece 15 Temmuz darbe süreci üzerinden değerlendirmek kasıtlı bir manipülasyondan öteye geçmeyecektir. Gülenin 2013 yılında Pensilvanya’daki malikanesinde, Siber Hack gurubuna sızdırılan, kendisine yakın güvenlik ve istihbarat elemanlarıyla yaptığı toplantıda sarf ettiği ifadelerden öğrenmek mümkündür.
O görüşmede yapılan konuşmaların tümünü buraya aktarmanın olanağı yok elbette. Ancak Fetö nün Kürt meselesine bakışıyla ilgili ip ucu vermek üzere yapılan sohbetten birkaç paragrafı aktarmanın yeterince yararı olur sanırım.
FETÖ Bir soru üzerine; “Mübah mıdır? Günah mıdır? İslamiyet’te yeri var mıdır? İslamiyet’te düşmanını yenmek için her türlü hileye başvurulabileceği belirtilmektedir. Renk değiştirme, kendini başka türlü gösterme, bazen fazlasıyla güçlü görünme, bazen kendisini çok güçsüz düşmüş gibi gösterme vesaire vesaire. yalan söylemek, Düşmanı aldatmak, kandırmak ve ardından vurucu darbeyi vurmak tarihten beri hep var olagelmiştir.
“Doğu ve güney doğuda yapacağımız her şey zamana eş değerdir. Buralar Türk devletinin Sömürgesidir nihayetinde. Aslında sömürülen topraklarda Ulusal ve Sınıfsal Kurtuluş savaşlarının başlamasının pek bir anlamı yoktur. Önemli olan savaşın ne kadar uzayacağı da değildir. Sömürgeci güç için sömürülen toprakların kaç yıl sonra gereksiz hale geleceği önemlidir.
Buna göre eğer sömürülen topraklardaki şey örneğin Petrol ise, Petrolün kaç yıl sonra biteceği önemlidir. Çünkü sömürünün temelinde yer altı ve yer üstü kaynakların zenginliği yatar. O halde sömürülecek petrol şayet 10 yıllık rezerve sahipse Ulusal kurtuluş savaşının en az 10 yıl uzatılması gerekmektedir. On yıl sonra savaşın kimin lehine bittiği önemsizdir. Sömürü işlemi bittikten sonra şayet savaş durumu varsa en hızlı şekilde çekilmek çok daha yararlıdır.”
“Fetö” PYD nin dolayısıyla Kürtlerin Suriye Rojava’ daki muhtemel kazanımlarıyla ilgili bir soruya: “ İngilizlerin bir sözü var bilirsiniz “iyi bir köpeğiniz varsa kendiniz havlamayın” deniyor. Para ve Allah adına çıkarlarımız için savaşabilecekleri Suriye’de örgütün karşısına çıkarırız. Hizmet, sınır tarafında bu işleri organize edecek. Cemaatimizin bütün kolları bu konuda seferber olmalı.” Fetö meseleye böyle bakarken, mevcut iktidarın bakışını izah etmeye gerek var mı?
Kürt meselesinin bu coğrafyada neden barışçıl ve demokratik bir çözüme kavuşturulmadığını, aynı yaklaşım devam ettirildiği sürece Kan ve göz yaşının devam edeceği, Suriye’ de neden bu kadar fazla kan akıtıldığı gerçeği konusunda açığa çıkan bu bilgiler bize asıl işlerin görünenden farklı olduğunu göstermektedir
Servet akbudak.com