15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye bir saldırıyla karşı karşıya kaldı. Bu saldırı halkın direnişi ile püskürtüldü. Böylece bir tehlikeli süreç kısmen de olsa atlatıldı. Eğer bu süreç başarılı olabilseydi 12 Eylül 1980 sürecinde daha tehlikeli bir süreç olacaktı.
Neler mi olacaktı:
Ordumuzun bir kısmı darbeye karşı çıkıp çatışacaktı.
Aydınların tamamı toplanıp tutuklanacaktı.
Kitaplara ve gazetelere yasak gelecekti.
Kendileri gibi düşünmeyenlerin tamamı tutuklanıp göz dağı verilecekti.
Çok katı gerici bir rejim oluşacaktı.
Toplumu dervişler yönetecekti.
İşkence yaygınlaşacaktı.
Siyasi partiler kapatılacaktı.
Sermaye el değiştirecekti.
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilecekti.
Tek tip bir ideoloji yaratılacaktı.
Ama olmadı. Halk sokaklara döküldü ve tankların üzerine çıkarak bu tehlikeli süreci atlattı. Halk sokaklarda demokrasi dedi.242 insan bu uğurda şehit oldu. Bunlara demokrasi şehidi denildi ve isimleri anıtlara kazıldı. Buna bağlı olarak da demokrasi anıtları yapıldı. Demokrasi meydanları açıldı.
Demokrasi herkes içindir. İşte, demokrasi şehitleri herkes için can verdi.
Demokrasi bir dairenin odak noktası gibidir ve herkes o odak noktasına eşit mesafe dededir.
Demokrasilerin merkezinde insan vardır. İnsan hakları tartışma konusu bile edilemez.
Demokrasilerde demokratik kitle örgütleri vardır ve söz sahibidirler.
Demokrasilerde hiçbir etnik sitenin üstünlüğü yoktur.
Demokrasilerde din, dil, ırk ayrımı yoktur.
Demokrasilerde hiçbir kimse kendi dinini, ırkını başkasından daha üstün göremez.
İşte tam da burada sormak lazım şu an darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ve KHK larla yönetilen ülkemizde demokrasi var mı? Uygulamalar demokrasi ile bağdaşıyor mu? Darbeci anlayıştan ne fark ediyor? o da sizlerin taktiri.
Demokrasilerde, ülkeyi ayakta tutan temel değerler vardır. Eğer bunları aşındırmaya başlarsanız geriye çok şey kalmaz. Bu ülkenin kurucu değeri Atatürk mutlaka yaşatılmalı. Bu ülkede Atatürk ölürse geriye hiçbir şey kalmaz. Sağda da baksanız, solda da baksanız hiçbir şey kalmaz.
Etrafımız ateş çemberine döndüğü bir dönemde uç söylemlerde sakınılmalı ve ülkenin varlığına birliğine sahip çıkılmalı. Çünkü bugün etrafımıza baktığımızda Suriye’de, Irak’ta, Yugoslavya’da, Libya’da hiç kimsenin kazanmadığını ve bu ülkelerin bugün haritada olmadığını görürüsünüz.
Onun için diyoruz ki herkes, ama herkes söylemlerine dikkat etmeli.
Çünkü üzerinde yaşayabileceğimiz başka ülkemiz yoktur.