ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

Son bir ay içerisinde yaşanan gelişmeler, Türkiye toplumunun umutla beklediği “Çözüm sürecini” ciddi bir kırılma noktasına taşımış bulunmaktadır. Özellikle Kobani ekseninde meydana gelen olaylar gerek Kürt siyasal hareketi, gerekse AKP hükümet inin söylem ve duruşlarında izlenen gergin tutum, ifade ve pratikler bu pratikller bağlamında eski günleri aratmayan ölümlü sonuçlar hepimizi derinden kaygılandırmaktadır.

6-8 Ekim tarihleri arasında Sokak olaylarında otuzu aşkın kişinin çeşitli Provokasyonlarda yaşamını yitirmesi, Bingöl Emniyet Müdürüne yönelik karanlık saldırı sonucu iki üst rütbeli polis yetkilisinin öldürülmesi olayı, hemen akabinde Kars Kağızmanda Üç HPG linin infaz edilmesi, En son, Hakkâri Yüksekova da Üç Asker’in Öldürülmesiyle birlikte toplam Kırk’ı aşkın insanın yaşamını yitirmesi, evlere ateşin yeniden düşmesi bize Eski Türkiye manzaralarının yeniden yaşanabileceği endişesini vermektedir.

Toplumun büyük kesimi tarafından sahiplenen ve desteklenen diyalog sürecinin çözüm ve müzakere sürecine evirilmesi yerine bu şekilde heba olup akamete uğrama ihtimalinin gerçekleşmesi halinde yaşanabilecek olayların kapsam ve şiddeti eski Türkiye manzaralarının çok daha beterini bize yaşatacağını herkesin algılayıp ve görmesi gerekiyor.

Dolayısıyla yeniden çatışmalı ve çok ölümlü bir sürecin başlatılması Ülkeyi büyük bir kaos ortamına sürükleyeceği gibi komşumuz Irak ve Suriye’de yaşanan iç savaş felaketinden farksız bir mecraya sürükleyeceğini, başta bu ülkeyi yöneten aklın idrak etmesi gerektiğini ifade etmek gerekiyor.

Nerede ise iki yıla yaklaşan ve son derece anlamlı olan bu çatışmasızlık sürecinin kalıcı bir barışa dönüştürülememesi, zamanında gerekli somut güven artırıcı önlemlerin alınması yerine siyasal çıkar ve seçim politikalara endekslenmesi bugünkü kritik sonuca taşımıştır. Başta sivil toplum kuruluşları, akil insanlar heyeti ve aklı başında olan herkesin ifade ettiği ve bu doğrultuda birçok uyarıda bulunduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Hükümetin bir yandan diyalog sürecini yönetiyor gibi görünmesi diğer yandan Muhatabını ciddi biçimde güvensizliğe sevk edecek ölçüde Suriye ve Rojava politikasını esas alması düşündürücüdür.

Özellikle Kobani olayında son derece güven sarsıcı bir tutumu esas alarak Bin yıllık İslam kardeşliği paydasında çözümü esas almış ve diyalog masasına oturmuş Kürt siyasal hareketinin Kobani ile ilgili hassasiyetini tümden yok sayması ciddi güvensizliğe yol açmıştır.

“Kobani düştü düşecek” “PYD nin IŞİD ten yok farkı” gibi sürecin ruhuna ve amacına ters söylemlerle meselenin ifade edilmesi bu süreci zehirleyen önemli etkenler olarak karşılıklı tahriklere neden olmuştur. Kırk beş günü bulan Işıdın kanlı Kobani kuşatması karşısındaki hükümetin tutumu, başta ABD olmak üzere batılı koalisyon güçlerinin tüm çabalarına rağmen Kobaniye insani nefes aldıracak bir koridorun açılmasına Türkiye tarafından şu ana kadar müsaade edilmemiş olması eski Türkiye’nin tamamıyla tedavülde olduğunu göstermektedir. Eski Türkiye’nin bütün özeliklerini taşıyan bu güvenlikçi yaklaşımın Yeni Türkiye propagandasıyla ifade etmenin pratik bir karşılığının olmadığı gerçeği Demokrasi, barış, Hukuk ve Adalet bekleyen herkesi ciddi hayal kırıklığına uğratmıştır. Yaşanan bu hayal kırıklığı ve hepimizi bekleyen felaketin aşılması yeni bir okuma ve insani bir aklın esas alınmasıyla mümkündür.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.