Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; toplam 44 İnsanın yaşam hakkını ortadan kaldıran İstanbul patlaması ardından ilan ettiği milli seferberlik ne anlama gelmektedir? Milli seferberlik ilanıyla ilgili olarak gerçekten Türkiye toplumunun bilmediği veya ikna olmadığı ciddi bir savaş durumu mu var?. Çünkü teknik olarak Milli seferberlik ilanı son derece ciddi iç ve dış savaş durumu ile ilişkilenen bir kavramdır.
İlanı da uygulanması da toplumsal irade ve kararlılığın yanında büyük maliyetler gerektirmekte sebep ve sonuçları itibariyle büyük yıkım ve travmalara yol açmaktadır.
Dolayısıyla “Seferberliğin ilan edilmesi için, bir devletin diğer devlet veya devletlerle savaş ihtimalinin kaçınılmaz olması, ayrıca iç bünyedeki karışıklıkların normal şartlarla karşılanmadığı bir ortamın meydana gelmesi gerekir. Bu durumda Genelkurmay Başkanının mütalaası alınarak, Bakanlar Kurulunca seferberlik uygulamasına karar verilir. Verilen seferberlik kararı Cumhurbaşkanının onayından sonra yürürlüğe girer. Kaldırılması da başkomutan veya Genelkurmay Başkanının mütalaası alındıktan sonra Bakanlar Kurulunun kararıyla olur. Seferberlik ilanıyla barış zamanında tespit edilen plan gereğince taşınır veya taşınmaz mallardan ihtiyaç duyulanlar silahlı kuvvetlerin emrine verilir” Oysa Cumhurbaşkanının muhtarlar toplantısında ilan ettiği mili seferberlik kararı önceden kapalı kapılar ardında görüşülmemiş ve kararlaştırılmamışsa mevcut yasaları teğet geçen bir karar olarak ortaya çıkmış olur.
Teknik olarak seferberlik tanımına baktığımızda Cumhurbaşkanının açıkladığı “Milli seferberlik” açıklamasının literatürdeki tanım ile çok uyumlu olduğu söylemek mümkün değil. Kuşkusuz uygulanmakta olan yerel ve bölgesel, reel koşulları karşılamaktan uzak politikalar, özellikle Suriye iç savaşıyla ilgili tutum ve Kürt meselesine olan yaklaşımın doğurduğu çelişki ve çatışmaların içinden çıkılmaz hale gelmesi, yaşanan kaosun her geçen gün ivme kazanarak yükselmesi karşısında demokratik barışçıl seçeneklerin ötelenerek sadece savaş ve şiddet faktörünün devrede olacağını göstermektedir.
Niyet ve İrade savaş ve şiddet olunca elbette literatüre uygun olarak “Memleketin, maddi ve manevi bütün güçlerinin (askeri, siyasi, ekonomik ve psikolojik güç) top yekun savaş ihtiyaçlarını karşılayacak ve savaşın devamını sağlayacak seviyeye getirilmesi; diğer bir deyimle maddi manevi bütün kuvvet ve kaynakların, savaş isteklerine göre yöneltilerek barış durumundan sefer durumuna” geçileceğini göstermektedir. Buna top yekûn seferberlik de denir. Sefer kelimesi lügatte "yolculuk, savaşa gitme"; seferberlik ise "yolculuğa, savaşa hazır hale gelme" anlamlarına gelir. Bu durum toplumsal barış, huzur hayal ve özlemlerimiz yerine, toplumsal savaş ve şiddet cenderesi içine sokulacağımızı göstermektedir.
Dünya insanlığı; geçmişte yaşadığı iki büyük savaş felaketinin yıkıcı sonuçları olan büyük acı ve bedellerini unutmamışken yine bu iki büyük savaş felaketinden sonra bölgesel ve yerel çatışmaların, savaşların yıkıcılığının tüm acı ve bedelleri bütün tazeliğiyle hafızasında taşırken Ülke olarak savaş moduna girilmesi karşısında Hazarı yani barışı ve demokrasiyi haykırmaktan başka seçenek bulunmamaktadır.
Sessizlik daha fazla ölüm ve acı anlamına gelmektedir. Türkiye toplumu bu felaketi hak etmiyor.
Servetakbudak.com