Türkiye gündemi öylesine baş döndürücü bir hız ve birbirinden daha şiddetli şoklarla değişiyor ki herhangi bir konuda ne sağlıklı düşünme, değerlendirme yapma imkânı ne de yararı var artık. Çünkü ne düşünülürse düşünülsün ne değerlendirilirse değerlendirilsin, ne söylenirse söylenilsin, ne istenilirse istenilsin yönetici erk siyasal ve ideolojik hedefinden bir milim sapma göstermeden yoluna devam ediyor. Ne muhalefetin mevcut ağırlığı, ne de toplumsal rahatsızlıklar umurunda değildir. İktidar girdiği yoldan dönmemek üzere farklı hiçbir şeyi ne görmek ne de duymak istiyor. Hedefine doğru kontrolden çıkmış araç misali baş aşağı hızlandıkça hızlanarak gidiyor. Gidiş öylesine bir gidiş ki üst üste yaşanan ve bir birinden beter şok, saldırı ve gelişmeler karşısında hiçbir şey his etmiyor.
Dolayısıyla siyasal iktidar gerek iç gerek dış politik gelişmelerin belirleyeni olmaktan hızla uzaklaşmakta, bölgede özellikle Suriye politikasında asıl belirleyen ülke pozisyonunda olan Rusya, Suriye ve İran’ın hazırladığı Moskova sözleşmesine imzayı atıveriyor.
Ankara’da Rus büyük elçisinin, bir çevik kuvvet polisi tarafından vahşice katledilmesinden bir gün sonra Moskova’da yapılan Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının katıldığı “Suriye’de çözüm görüşmesi” zirvesinde Türkiye’nin Suriye ile ilgili altı yıllık politikasını tümden revize eden anlaşma üç devlet tarafından imzalanırken, Rus büyük elçisini katleden polisin Fetö’cü mü, Nusra’ cımı tartışması da devam ediyor.
Yapılan bu zirvede Suriye denkleminden tamamen dışlanan ABD nin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Kirby, Türkiye, İran ve Rusya Dışişleri bakanlarının gerçekleştirdiği toplantıyla ilgili “ABD nin davet edilmeyerek dışarıda tutulduğunu biliyoruz.
Ancak ABD Suriye’de kenara atılmadı hala Suriye de ki sürecin bir parçası” olduğunu söyleyen ABD 30 Rus diplomata kapıyı gösteriyor.
Önce Beşiktaş olmak üzere, daha sonra Kayseri’de Yaşanan iki ayrı bombalı saldırı sonucunda yaşamını kaybeden 60 asker ve polis’in ardından yakılıp yıkılarak yerle bir edilen HDP binaları. Tutuklanan yüzlerce HDP li siyasetçi, Linç edilen onlarca masum insan görüntüsü ve iç savaş manzaraları karşısında Devlet yetkililerinin değişmeyen öfke, ezber ve intikam yeminleri.
Bir taraftan Suriye’nin El Bap kuşatmasını gerçekleştiren TSK birliğine yönelik DAİŞ’ in gerçekleştirdiği intihar saldırısıyla yaşamını kaybeden 16 asker’in ölümüyle toplam 40 a yükselen şehit asker’in acısı sadece asker ailelerinin ocağını sündürüp acılarını dayanılmaz hale getirirken, Diğer yandan, yayın yapmalarına izin verilen tüm TV kanaları, evlilik rezaleti, dizi felaketi, eğlence sefaleti, vur patlasın çal oynasın programlarına son sürat devam etmektedir.
Çok sevilen Amed spor kaptanı Şehmus Özer’in geçirdiği trafik kazasında yaşamını kaybetmesi sonrasında Irkçı bir trol’un ölmüş bir insan hakkındaki haksız yersiz ve zalimce ifadeleri bu ülkede ekilen kin ve nefret tohumlarının nasıl yeşerdiğini ve nerelere vardığını bize dehşetin ve utancın zirvesini göstermektedir.
Ülkede kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve tecavüz haberlerinin hiç gündemden düşmediği yaşanan utancın her gün katlanarak büyüdüğünü hep beraber sıkılarak utanarak yüzlerimiz kızararak görüyor izliyoruz.
Özellikle yurt ve Kurslarda sistematik hale gelen çocuk tecavüzlerine Giresun Alçura ilçesindeki hafızlık kursunda 13 çocuğa cinsel istismar ve tecavüz iddiasıyla açılan iddianame bu alandaki son durumun ilk durumdan farklı olmadığını göstermektedir.
Şiddettin ve acının eksik olmadığı Türkiye gündemine en son düşen İŞİD elinde bulunan iki Askerin diri diri yakılma görüntülerinin sosyal medya ya düşüşünün yarattığı dehşeti gölgede bırakan Taraftar gazeteci Fatih Tezcan’n Yakılarak katledilen bu iki Asker ile ilgili söylediği “Devlette ihanet ettiler” ifadesinin zalimliğin ve nefretin yeni Türkiye’nin 2016 manzarasını çok iyi tarif etmektedir.
Servetakbudak.com