Emperyalistler bize, orta çağın imparatorluklarını anımsatırlar. Bunlar imparatorlukları da aştığını ve dünyayı yönettiklerini sanıyorlar.
Emperyalistler her zaman başarılı olduklarını iddia etseler de, çoğu zaman da kaybettikleri dünya tarihinde yazılıdır. Bizim kurtuluş savaşımız, Vietnam Harbi, İran Devrimi, Cezayir Kurtuluş savaşı, Çin Devrimi, Küba Devrimi vs.
İkinci emperyalist paylaşım savaşından sonra ilk defa emperyalistler orta doğuda sınırları yeniden çizmeye karar verdiler. Bu sınırların yeniden yapılanması orta doğudaki milliyetçi ve bağımsız devletler in imhası ile başladı.
1-Saddam Hüseyin devrildi.
2-Kaddafi öldürüldü.
3-Esat kuşatıldı.
Saddam Hüseyin öldürüldü ve Saddam Hüseyin’in Irak’ı üçe bölündü ve başarılı oldular.
Kaddafi öldürüldü ve Libya parçalandı ve tarihe karıştı.
Esat için aynı şey söylenemez ve duvara çakıldılar. Her ne kadar dünyadaki bütün psikopatlarını buraya toplayıp, silah ve paraya boğdularsa da başarılı olamadılar.
Böylece: ABD’nin Arap baharı dediği, Müslüman kardeşler projesi tutmadı. Mısır, Tunus, Suriye böylece devre dışı bırakıldı.
24 Müslüman ülkeyi kapsayan BOP projesi de böylece rafa kaldırıldı.
Türkiye, ABD ve Avrupa’nın yanındaki Suriye politikası başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş tarafında beyan edildi. Bence çok geç kalındı. Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Türkiye şimdi yanlışta döndü ama açılan yara çok büyük. Bunu nasıl tamir edecek o konuda halen karar veremedi.
Bu süreçte:
Rusya ile dostluk ilişkilerini geliştirdi.
İran ile ilişkilerini geliştirdi.
Irak ile ilişkilerini geliştirdi.
Suriye ile görüşmeler devam ediyor. Doğru olan buydu bunu da yaptı.
Şimdi dış basında Türkiye’nin Suriyelileştirme politikası tartışılıyor. Deniliyor ki:
1-Irak
2-Suriye.
3-Türkiye.
Bunu kim söylüyor? ABD nin önde gelen Basın organları söylüyorlar.
“ABD’nin önde gelen dergilerinden Foreign Policy, Türkiye’yi 2017’de öne çıkan çatışma alanlarından biri olarak gösterdi.
Dergide yer alan haberde dünyanın son yıllarda en tehlikeli dönemine girdiği ve savaşın keskinliğinin arttığı yorumu yapılırken, “Türkiye’den Meksika’ya kadar dünyanın en istikrarsız parlama noktaları bu sene daha da öngörülemez bir hal aldı” denildi.
Çatışma alanı olarak 10 ülkenin yer aldığı bir liste oluşturan dergi sıralamayı şöyle yaptı: Suriye/ Irak, Türkiye, Yemen, Büyük Sahra ve Çad Nehri Havzası, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Güney Sudan, Afganistan, Myanmar, Ukrayna ve Meksika’ya yer verdi. Dergide, ülkeler hakkında neden çatışma alanı olduklarına ilişkin geniş analizlere de yer verildi. Dünya genelinde ise bunun gerekçeleri arasında Suriye’deki iç savaşın dünyaya yayılması, ülkelerin dış politikalarındaki hatalar ve göçmen krizi gösterildi. Listede Türkiye’nin Suriye ve Irak’ın ardından ikinci sırada yer alması dikkat çekerken, haberin Türkiye’yle ilgili bölümünde Temmuz 2015’ten bu yana Türkiye’nin içinde bulunduğu çatışma ortamından ötürü 350 bin kişinin yerinden edildiği hatırlatıldı. Çatışmaların gerekçesi olarak hükümet ile PKK arasında yürütülen çözüm sürecinin ‘buzdolabına Kaldırılması’nın yarattığı olumsuz etki gösterilirken, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 100 bini aşkın kişinin görevden uzaklaştırılmasının ve cumhurbaşkanlığı sistemi sürecinin toplumdaki gerginliği artırdığı belirtildi. Türkiye’nin Washington’a sırt çevirmeye başlayıp Rusya’yla ilişkileri kuvvetlendirme çabası içine girdiğine dikkat çekilen haberde, “Ankara, Rusya ve İran’la anlaşmalar yaparak kumar oynuyor. Ancak
Türkiye ve İran hâlâ, Irak ve Suriye’deki çıkarları üzerindeki derin anlaşmazlığın tetiklediği tehlikeli bir rotada ilerliyor” dendi.”
Peki, ne yapmalı?
1-ABD, şimdiye kadar orta doğuda stratejisini kimlik farklılıkları üzerinde yaptı. Önce kimliklerin bir kısmını ötekileştirdi, sonra silah verdi, sonra çatıştırdı. Ondan sonra da ağabeylik yaptı. Böylece o devletleri imha etti. Öyleyse biz ne yapmalıyız? Öteki kavramını Türkiye’de tarihe gömeceğiz ve toplumu kaynaştıracağız. Kaynaştırıcı bir dil kullanacağız.
2-Türkiye’de, emperyalistlerin kaşıyabileceği hiçbir yara bırakmayacağız. Bütün yaraları tedavi edeceğiz. Böylece kardeşliği sağlayacağız.
3-Bizi yok etmek isteyen güçlere avucunu yala diyeceğiz. Bunun yolu da birlik ve beraberlikte geçiyor. Bizde toplum bölündükçe bunlar da bizim yaramızı kaşımaya devam edecekler. Sıra bizdeymiş, dikkat etmek gerek.