Her hangi bir siyasal veya toplumsal iktidarın belli bir ekonomik dayanağı yani sırtını ve midesini yaslandıracağı bir sermaye birikimi olmadan hayat bulması ve bulduğu hayatı sürdürmesinin imkânı yoktur. Meseleye sadece günlük siyasal söylem ve gelişmeler üzerinden bakarak yeterli ve sağlıklı bir değerlendirme yapma imkânı bulunmamaktadır.
Dolayısıyla 15 yıllık AKP iktidarını ve hedeflerini sadece siyasal pozisyon ve inanç referansı üzerinden veya oluşturduğu sosyal taban ile değerlendirmek, konsolide olmuş Milliyetçi muhafazakar kesimin sağladığı oy oranıyla tanımlamak yeterli bir tanımlama olmayacaktır.
AKP Kasım 2002 yılında bir yandan siyasal kimlik ve ekonomide yaşanan krizin yaratığı kaotik ortam, diğer yandan hala yürürlükte olan anti demokratik seçim sisteminden kaynaklanan boşluktan yararlanarak % 34.28 oy oranıyla tek başına iktidara gelmekle yetinmemiş.
Kalıcı uzun erimli bir iktidar için gerekli ekonomik ve sosyolojik dayanaklarını oluşturmayı da ihmal etmemiştir. Bagajındaki ideolojik eksen üzerinden ciddi planlamalar yaparak yapılan tüm seçimlerde oylarını yükseltmiştir. İktidarı boyunca kendi muhafazakâr, milliyetçi burjuvazisini yaratmada hiçbir zorluk yaşamamıştır. Çünkü kendinden önceki tüm iktidarların oluşturduğu küresel liberal ekonomiyle entegre ettiği ekonomik zemin üzerinden hiçbir zorlamaya takılmadan, önceden hazırlanarak tedavüle sokulan program ve reçeteleri takip ederek ( bu reçeteler 12 eylül 24 ocak kararlarından tutun Kemal Derviş’in 15 günde 15 yasa programından ibaret tüm ekonomik ve siyasal programları kapsamaktadır.) Toplumun büyük fedakârlığıyla oluşan değer ve sonuçlara konmak suretiyle iktidarını tahkim etmiştir.
AKP iktidarı özellikle özeleştirmelere ağırlık vererek tüm kamu işletmelerini, taşınır taşınmaz mallarını kendi iktidarlarına eklemlenmiş şirket ve şahıslara transfer ederek yepyeni bir sermaye hattını oluşturmuş,
TÜSİAD eksenli sermayenin seksen yılda oluşturduğu birikimi, MÜSİAD Üzerinden 14 yılda beş katına çıkararak ekonomik alandaki mutlak iktidarını da pekiştirmiştir.
AKP iktidarı gerçekleştirdiği Sermaye transferiyle ekonomik sonuçlar doğurmanın ötesinde eş zamanlı olarak siyasal ve sosyolojik sonuçlar da yaratmıştır. Özellikle tarım sektörüne dayalı kamu işletmelerini tasfiye ederken bu işletmelerde çalışan insanları işsizleştirilmekle kalmamış, tasfiye edilen İşletmelerde çalışanlarla birlikte bu işletmelere tarımsal ham madde sağlayan yüz binlerce Tarım üreticisi aileyi tarım alanından kopararak kent varoşlarına doldurulmuştur. Kent varoşlarına doldurulan işsiz insanları sosyal yardım paketleriyle iktidarın bağımlı seçmenleri haline getirmiştir. Bu gün İktidarın dayandığı seçmen kitlesi ağırlıklı olarak son 15 yılda istihdam ve yaşam alanlarından koparılmış inanç, ulusal değer ve semboller üzerinden yaratılan algılarla konsolide edilmiş kitlelerdir.
İktidar MHP desteğiyle rejimsel bir dönüşüm gerçekleştirmek üzere bu kitlelerle finale hazırlanmaktadır.
Oldukça sert ve zorlu geçeceği görünen referandum kampanyasında toplum kesin çizgilerle ikiye bölünecek, “ EVET ve HAYIR” tercihleri arasında bir kırıma uğrayacaktır. Şimdiden demokratikliği ve eşitliği konusunda ciddi sıkıntıları görünen referandumun yaratacağı sonuç ne olursa olsun Ülkedeki siyasal gerilimin kısa sürede bitmeyeceğini göstermektedir.
Planlanan değişimimin adı, referandum öncesinde her ne kadar Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılırsa adlandırılsın 90 yıllık Cumhuriyet rejimi yerine bütün yetkileri bir kişide toplayan Türk tipi başkanlık sistemi ülkeyi son derece tehlikeli sularla doğru sürükleme riskini beraberinde getirmektedir.
Servetakbudak.com